kafam dağınıkken yazılan bir bölüm olduğundan biraz kopuk kopuk olmuşsiz beğenmiş gibi rol yaparsanız sevinirim.
keyifli okumalar.
|||
"Minho resmen yanaklarım morardı, ısırmayı bırak." dedim sevgilime nazlanarak. Elleri yanaklarıma çıktı ve iki tarafı da öptü. "Olmaz, ısırmadan yapamıyorum."
"Sevgilim, hala okulda böyle olmaya alışamadım, neden inatla böyle yapıyorsun?"
"Hyunjin," Elleri yanaklarımdan çekildi be oturduğu banka iyice yaslandı. "Hala onlardan çekindiğine inanmıyorum. Neredeyse üç hafta geçti."
"İki hafta üç gün." diye düzelttim.
Güzel bir kahkaha attığında ben de güldüm dediğim şeye. Tamam üç hafta geçmiş olabilirdi ama diğer öğrencilerin dedikoduları bir an olsun azalmamıştı. Ne zaman okulda yürüsem herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum. Ve sadece hissetmekle kalmıyordum, gerçekten bakıyorlardı. Fakat ben de Minho da genel olarak sevilen öğrenciler olduğumuz için bu konu hakkında fazla konuşmuyorlardı. Derin bir nefes aldım ve sevgilime sarıldım. Bazen insanların bakışlarını çok önemsiyordum ve bir haftadır ufak ufak ettiğimiz tüm kavgaların sebebi bendim.
Ben ve benim kuruntularım.
Ve her seferinde Minho alttan alıyor, bana yaklaşabileceği en anlayışlı haliyle yaklaşıyordu. Sonra ben pişman olup ona sırnaşıyordum.
Bana bir söz vermiş ve haftada iki gün terapiye gidiyordu. Şimdiden beş kez gitmişti ve yarın altıncı olacaktı. Her seferinde onunla gidiyordum. Bir saatlik seansı boyunca kapıdaki koltuklardan birine oturup onu bekliyordum ve bundan hiç sıkılmıyordum. Onun iyi olması demek benim iyi olmam demekti. Bu sırada da sınavlara çalışmaya başlamıştık. Senenin sonunda sınava girecektik ve biz çalışmaya geç kalmıştık bile.
"Çok bunaltıcı biriyim değil mi?" diye sordum istemeden.
"Ne alaka bebeğim? Sana böyle düşündürecek bir şey mi yaptım?"
"Hayır yapmadın, bunu da ben kafamda kurdum."
Çenemden tutup yüzümü yüzüne çevirdi. "Hyunjin, lütfen artık bu düşüncelerini at. İki haftadır bunları atlatalım diye her şeyi yapıyorum. Senin de bana yardımcı olman lazım."
"Farkındayım, senin sınırlarını zorladığımın farkındayım ama elimde değil." Göz devirdi ve dudakları burnuma bir öpücük bıraktı. "Sadece akışına bırak?" Ellerim belinde gezindi. "Her şey benim için çok yeni." diye cevapladım.
"Benim için de öyle ama biz sevgili olmadan önce de birlikte uyuduk, öpüştük, kavga ettik, el ele tutuştuk. Sevgiliyken yapabileceğimiz her şeyi yaptık zaten. Bu yeni değil alışılmış olmalıydı senin için." Derin bir nefes aldım. Haklıydı. "Konu artık bana olan güvensizliğinde değil. Konu tamamen sensin. Kendini böyle düşünmeye alıştırmışsın. Artık bunu yapmayalım tamam mı? Söz ver bana." diye ekledi.
Birkaç saniye sadece suratına baktım. Söz versem de tutabilecek miydim? O bana verdiği sözleri tutuyordu. Peki ben yapabilecek miydim? sırf o üzülmesin diye başımı salladım. "Söz." dedim.
"Aferin benim bebeğime." dedi ve kolları beni biraz daha sardı. Gülümsedim ve çenesine bir öpücük kondurdum.
"Evet dünyanın en iğrenç çifti yine işinde gücünde."
Jisung'ın cümlesini duyunca göz devirdim. Gözlerimi Minho'dan çekip karşı banka oturan Jisung ve Jeongin'e kaydı. "Evet öyleydik, niye geldiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcissus, hyunho
Fanfictionve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse bencil adamın arkasından ağlamadı. [angst degil!] yarı texting, yarı düz yazı.