yb ile mrb asklaraslinda boyle bir bolum yazmak aklimda yoktu ama st kasarken taste sarkisina denk gelince boyle bir bolum cikti uzgunum😔
keyifli okumalar.
|||
Partilerden nefret ettiğimi söylemiş miydim? Kesinlikle söylemiştim. Sırf Minho için burada olduğum gerçeğini kaldıramıyorum. Gerçi hayatım boyunca partilere katılmamın tek sebebi oydu.
Fakat bir fark vardı şimdi. Önceden kimlerle takıldığını izlemek için gelirdim. Şimdi ise Minho tam yanımdaydı. Ona döndüğümde hemen yanımda Jay ile çatık kaşlarıyla bir şeyler konuştuğunu gördüm.
Jay parti işini biraz abartmış ve tüm okulu çağırmıştı. Ki bunların içinde Jungwon da vardı. Zaten koca partinin tek sebebi de oydu. Sırf onu görmek için parti vermeye karar vermişti.
Minho'nun bana geleceğimi söylediği günün üzerinden üç gün geçmişti. Ne kadar yalvarsam da onu ikna edememiştim. Arkadaşının dağıtacağını bildiğinden onlarla kalmayı tercih etmişti. Bu sefer benim gelmek istememe sebebim ise alkoldü. Minho'nun bir süre, tekrar kontrole girene kadar, alkol almaması lazımdı. Bu da doktorun başka bir önerisiydi. Bana bu konuda söz vermişti. Garipti ama Minho bana verdiği sözleri gerçekten tutuyordu.
Bir haftadır ara ara atakları geliyordu ama her seferinde ya beni arıyor ya da yanımda oluyordu. Kendisini kurtardığımı söylerken öylesine söylemiyordu, garip bir şekilde onu yatıştırabiliyordum.
"Ya bir git, aşk hayatın yok bile. Bana akıl verme sen." Jay'in söylenmesiyle ona döndüm. Söylediği cümle beni güldürdüğünde gözleri bana döndü. "Ha, biricik arkadaşım Hyunjin. Bana akıl vermen lazım."
"Nasıl bir akılmış bu?"
"Diyorum ki gideyim konuşayım ama Minho izin vermiyor."
Biraz düşündüm, bu iyi olmayabilirdi. "Ya düzelteyim derken berbat edersen?" Diye sordum. Göz devirdi. "Yani bana sadece durmamı mı söylüyorsunuz? Sırf onu görmek için tüm okulu evime topladım diyorum."
Göz devirdim ve önümdeki alkolsüz kokteylden bir yudum aldım. "Ne konuşmak istiyorsun çocukla?"diye soran Minho'ya çevirdim bakışlarımı. "Sadece nasıl olduğunu, parti hakkındaki düşünceleri falan. Gerçekten üstüne gitmeyeceğim." Minho, Jay'in sözleri ile bana döndü. Gözlerini kısarak bana baktığında söylemek istediği şeyi anladım.
"Beni bulaştırma, uğraşamam."
"Sadece iki dakika, zaten sıkılıyorsun."
Biraz düşündükten sonra iyi geleceğini düşündüm ve kafamı salladıktan sonra gözlerimi büyük bahçede gezdirdim. Jungwon yalnız oturuyordu ve bu oldukça garipti çünkü arkadaşları onu asla yalnız bırakmıyordu. Çocuklara dönmeden, "Gidiyorum."dedim. Jungwon elinde telefonla bir şeylerle ilgileniyordu. Sıkılmış gibiydi. Yanına adımladığım sürede beni fark etmedi. Onunla yabancı değildik, ki zaten aynı sınıftaydık ama yakın olduğumuzu söyleyemezdim.
Aramızda üç adım kalmışken yerimde durdum ve dudaklarıma güzel bir tebessüm yerleştirip konuştum. "Selam Jungwon." Gözleri bekletmeden bana döndü. "Ah, selam Hyunjin." dedi afallamışça. Gözlerimle yanını işaret ettim. Konuşmama gerek kalmadan gülümseyerek oturmam için işaret verdi. Beklemeden yanına oturdum.
"Sıkılmış gibi gördüm seni, nasıl gidiyor?"
"Öyle böyle gidiyor işte. Sıkıldım biraz doğru. Senin nasıl gidiyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcissus, hyunho
Fanfictionve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse bencil adamın arkasından ağlamadı. [angst degil!] yarı texting, yarı düz yazı.