bayadır bölüm atmıyorum umarım hala buralardasınızdır.keyifli okumalar🤍
|||
Okulun öğlen vakti Hyunjin ve arkadaşları yemekhanede sohbet ederek yemek yiyordu. Hyunjin gözünün önünde dönen şey yüzünden arkadaşlarına tam odaklanamıyordu ve arkadaşları bunun farkındaydı. Soojin şüphe çekmemek için bugün onu davet eden Minho ile yemek yiyordu. Oldukça samimi yaklaşıyordu Minho genç kıza. Genç kız ne kadar bundan sıkılsa da yakın arkadaşının istediğini kırmak istememişti. Elinden geldiğince tersliyordu Minho'yu ama Minho her seferinde bu işte ne kadar usta olduğunu bir kez daha gösteriyordu.
Minho sırtındaki gözlerin farkındaydı ve sahibini de biliyordu. O onunla oynamayı istediyse Minho sonuna kadar gidecekti. Geri dönüşü olmadığını biliyordu.
"Hyunjin, şunlara bakmayı kes diğerleri artık yanlış anlıyor." Hyunjin kendisine söylenen en yakın arkadaşına döndü. Başıyla onayladı onu. Önünde duran muzlu sütten bir yudum daha aldı ve omuzları düşük bir şekilde ayağa kalktı. "Ben sınıfa çıksam daha iyi olur." dedi. Arkadaşları onu sorgulamadı ve gitmesine izin verdiler. Hyunjin'in yalnız kalmaya hep ihtiyacı vardı. Arkadaşlarına ihtiyacı olduğunda bunu onlara söylüyordu. Hyunjin son kez sevdiği adamın olduğu masaya döndü. Dudaklarında paha biçilmez bir gülüş vardı. Hyunjin bu gülüş için bile güleceğini biliyordu fakat onun sevdiği çocuğun dudakları ona değil bir başkasına gülüyordu. Başka birini etkilemeye çalışıyordu.
Daha fazla bakamayacağını anladığında gözlerini onlardan çekti ama gözü başka tehlikeli bir şeye takıldı. Seungmin'in gözleri.
Hyunjin rahatsız hissetti. Seungmin uzan saçlı çocuktan gözünü çekememişti. Canının acıdığını biliyordu ama elinden bir şey gelmiyordu. En yakın arkadaşı akıllanmazdı. Ne söylerse söylesin ikna edememişti onu. Bu işten vazgeçmeye niyeti yoktu.
Hyunjin hiçbir şey olmamış gibi yemekhaneden çıkıp bahçeye doğru ilerledi. Genelde oturdukları çardağın boş olduğunu görünce sevindi ve oraya doğru ilerledi. Telefonunu ve kulaklığını çıkarıp bir şarkı açtı ve kapalı gözlerle arkasına yaslandı. Sessizliği seviyordu.
Ta ki üstündeki gözleri hissedene kadar. Yan çardakta oturan grubun ona bakarak bir şeyler konuştuklarını duyabiliyordu. Olduğu pozisyonu bozmadan şarkıyı durdurdu ve onları dinlemeye başladı.
"Tanrım çok yakışıklı ama yakışıklılığı bir şey ifade etmiyor."
"Minho'ya yaptığı şey berbattı."
"Bence o züppeye iyi oldu. Artık babasız bir piç olduğunu iyi biliyoruz."
Son cümle Hyunjin için son damlaydı. Gözünü açtı. Dirseklerini arkasındaki çardağa yaslayıp onlara döndü. Kendisinden küçük olduklarını görebiliyordu. Göz göze geldiği kız şokla önüne döndü. Hyunjin sinirliyken ona bakmak biraz cesaret isterdi. Alaycı bakışları insanı berbat hissettirirdi. Diğer çocuklar kızın hareketinden sonra Hyunjin'e döndüler. Onlara baktığını gördüğünde tedirgin oldular.
"Merhaba." dedi Hyunjin oldukça sakin bir tonda.
Çocuklar hiçbir şey demeden sadece eğilip selamına karşılık verdiler. "Bu okulda dört senedir varım ve hep Minho ile kavga ederiz biliyor musunuz?"
Çocuklar birbirlerine baktılar. "Biliyoruz hyung." dedi çocuklardan biri. Hyunjin gülümsedi. "Fakat asla birbirimizin zayıf noktalarından vuracak kadar adi olmadık." Hayır o çok kez seni zayıf noktalarından vurdu, diye geçirdi içinden Hyunjin. "Ve başka birinin ikimizin hakkında iğrenç şeyler söylemesi bizi oldukça rahatsız eder." Bu doğruydu. İkiside birbirlerine gözükmeden haklarını savunurlardı. Derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcissus, hyunho
Fanfictionve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse bencil adamın arkasından ağlamadı. [angst degil!] yarı texting, yarı düz yazı.