aslında böyle bir şey aklımda yoktu ama yılı bitirmeden atmak istedim, bir de özel bölüm için söz verdiğim kişiler vardı.umarım onları özlemişsinizdir ve özlemişseniz de bu bölüm özleminizi giderir.
keyifli okumalar🥹
|||
"Bir şey diyeyim mi bak; Minho'dan olmaz, anlıyor musun beni Hyunjin?"
"Jisung," dedim ve elimi omzuna koydum. "Sence de bunun için altı yıl geç kalmadın mı?"
"Oha o kadar oldu mu?"
"Yaşlandın hyung kabullen artık." Gözleri anında sevgilisini kucağına almış Jeongin'e kaydı. "Bana bak, sen çok olmaya başladın aramızda sadece bir yaş var!" Kaşları çatıldı ve yine her zamanki gibi söylenmeye devam etti. Changbin sevgilisine arkadan sarıldı ve omzuna başını koydu.
"Sevgilim bugün huysuzluğun üzerinde."
"Her zamanki huysuzluğu Changbin." dedim alayla ve kendimi onlardan uzak olan koltuğa attım. Jisung bu sefer de beni hedefledi ve benim hakkımda bir şeyler söylemeye başladı.
"Minho için olmasa bu eve adımımı atmam." dedi en sonunda. Ona laf edip bu eve o çağırdı diye gelmesi ayrı komik olaydı.
"Al benden de o kadar hyung." diye katıldı ona Jeongin. Dalga geçtiklerinin farkındaydım.
Kırıcı arkadaşlarım olduğunu unutmuşum. Yine de onlarla olan bu ortamıma bayılıyordum. Onlara birlikte olmak kadar beni mutlu eden bir şey yoktu. Yıllar geçiyordu ama biz hiç arkadaşlığımızı bozmadan hayatımıza aynı gürültüyle devam ediyorduk. Benim açımdan bir problem yoktu, yıllar geçse de ben onlarla olmaktan mutlu olacaktım.
Kapının açılma sesini duyunca gözlerim hole çevirli. İçeri giren Seungmin bize gülümseyerek selam verdi ve yanımdaki boş yere attı kendini, daha sonra da arkasından sevgilisi girdi içeri. Kucağında dünyanın en güzel bebeği vardı. Ben fark etmeden yüzümde kocaman bir gülümseme yerleşti.
"Biz geldik!" dedi Chan keyifle. O da kendini Jeongin ve Changbin'in ortasına attı.
"İşte benim bebeğim gelmiş." dedi Jisung ve bu sefer tatlı kızın yeni rotası Jisung amcasının kucağı oldu. Küçük kız tüm bu olanları yüzündeki tatlı gülümsemesi ve elindeki kırmızı şekeri yerken keyifle izliyordu.
"Nasıl geçti bugünün tatlım?" diye sordu Jisung.
"Çok iyiydi amca, bugün yağmurdan sonra bahçeye çıktık ve su birikintilerinde zıpladık."
Dört yaşında olmasına rağmen akıcılıkla her şeyi söyleyebiliyordu. Onunla konuşurken sanki bir yetişkinle konuşuyormuşum gibi hissediyordum bazen.
Tatlı tatlı kıkırdadı ve fısıldayarak "Ama babam üstümü kirlettiğimi görmesin diye babamla kıyafetlerimi değiştirdik." Ve maalesef bunu herkes duymuştu. Hepimiz onun bu tatlığına güldüğümüzde holden giren adama takıldı gözlerim.
Biricik sevgilim Lee Minho.
Her geçen gün daha çok aşık olduğum sevgilim. Ona olan hislerim hiç eksilmemişti, zamanla artmıştı ve şimdi haddimi bile aşıyordu. Salona girdi ve boş olan yanıma oturdu. Gözlerim ona döndü. Burnunun ucu kızarmıştı, sanırım dışarısı biraz soğuktu.
"Hoş geldin sevgilim." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi, eli elimi buldu ve nahif hareketlerle okşamaya başladı. "Hoş buldum güzelim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcissus, hyunho
Fanfictionve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse bencil adamın arkasından ağlamadı. [angst degil!] yarı texting, yarı düz yazı.