ne kadar düzeltsemde asla içime sinmeyen bir bölüm oldu siz olmuş gibi okuyun olur mu (':|||
"İşte, al bakalım sert kahveni." Telefondan kafamı kaldırdığımda bana kahve bardağı uzatan Mingi'nin elindeki kahveye uzanıp aldım. "Teşekkürler Mingi." dedim gülümseyerek. Yaklaşık yarım saat önce nehirde yürüyüş yaparken bana denk gelmişti ve ben de ona yanımda durmasını teklif etmiştim.
Mingi ile okulun ilk yılından beri tanışıyoruz. Lisenin ikinci yılı benden hoşlandığını söylemişti ama ben o sıralarda çoktan kalbimi kalpsizin birine kaybetmiştim. Dönüşü olmadığını bildiğimden onu kibarca reddetmiştim ama o asla vazgeçmemişti. Benim için çabalayacak bir gücü olduğunu hep söylemişti. Bu bana haksızlık gibi geldi. Ona yaptığım şey tam olarak buydu bence.
Belki de Mingi'ye yaptığım şeyin bedelini ödüyordum.
En az benim kadar masum seven oldukça yakışıklı bir çocuktu. Nergis sevdiğim için bana iki kere nergis çiçeği almıştı ama nergis sevmemin nedeninin iki yıldır kavgalı olduğu çocuk olduğundan haberi yoktu.
"Mingi, birazdan bizimkiler gelecek, seni rahatsız edecekse,"
Sözümü bitirmeme izin vermedi. "Changbinleri seviyorum Hyunjin neden rahatsız olayım."
"Onlar tek değiller, Minho ve arkadaşları da olacak." Yüzündeki masum tebessümü asılı kaldı dudaklarında. Rahatsız olacağını biliyordum ama bizim çocukları durduramayacağımı da biliyordum. Anında toparlandı ve tekrardan gülümsedi.
"Eğer sen mutluysan benim için sorun yok."
Ağlamak istedim. Bunu hak etmiyordum bile neden böyle söylüyordu?
"Mingi,"
"Hyunjin yine başlama, arkadaşça oturduğumuzu farz edelim olur mu? Tekrar aynı konuları açıp durmayalım."
Mahçup bir şekilde tebessüm ettim. "Peki, öyle olsun." Kahvemden birkaç yudum aldım. Sert bir kahve, günümün güzel geçmesi için en iyi şeydi.
"Minho ile çıkmaya mı başladınız?" Sözleri ile berbat hissettim. Mingi'nin bildiğini tamamen unutmuştum. Onun bile fark ettiği şeyi Minho fark edemiyordu. Başımı hayır anlamında salladım.
"Haberi hala yok mu?"
"Sence haberi olsa yanıma bu kadar rahat gelir miydi?"
"Gelmez miydi?"
"İyiliğimi bile istemeyen bir adam muhtemelen sevgimden iğrenir."
"Onu ne kadar sevdiğini görseydi eminim ne kadar şanslı olduğunu anlardı."
Bağdaş kurduğum bacaklarımın uyuştuğunu hissettim. Ona veremediğim sevgiyi beni sevmeyen birine vermem kalbini kırıyor olmalıydı.
"Keşke senin için elimden bir şey gelseydi." Bu cümleyi kurması gereken bendim ama o kuruyordu. Bu hayatta anlamadığım ikinci insandı o. Kısık gözlerle süzdüm onu. Oldukça yakışıklıydı. İstese onu sevecek bir sürü insanla birlikte olabilirdi. Nazikti Mingi, birine nasıl davranacağını hayli hayli biliyordu.
"Benim gibi birinin nesini seviyorsun hala anlamıyorum."
Gülümsedi, öyle gülümsedi ki ben bir daha gülmek istemedim. "Sevgi sorgulanacak bir şey olsa ilk sen sorgulamaz mıydın?" Doğru, ben olurdum.
"Mingi, senin gibi birini hak etmiyorum." Bugünü kesinlikle böyle hayal etmemiştim
"Elimde olsaydı severdim seni."dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcissus, hyunho
Fanfictionve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse bencil adamın arkasından ağlamadı. [angst degil!] yarı texting, yarı düz yazı.