diğer bölüm ne kadar istediğim kadar etkileşim almasa da araya zaman girmeden uzun bir bölüm daha atıyorum size.baş ağrısı ile yazılan bir bölümdür bu yüzden yazım yanlışları varsa affola,
keyifi okumalar.🤍
|||
"Bak ben hiçbir şey anlamadım şu an Hyunjin, flört müsünüz yani siz?"
"Of Changbin, hayır diyorum ya."
Sinirle elini oturduğumuz yemekhane masasına geçirdi. İşte anlatmamamın sebebi buydu. "Lan niye hala yanında geziyor o zaman, ne demek belki bir gün seni sever, çok saçma." Dudaklarım istemsiz bir şekilde büzüldü. Evet saçmaydı ama bir umut kabul etmiştim işte. Başka bir yolum olsaydı oradan giderdim ama yoktu.
"Binnie, çocuğun üstüne gitme dün akşamdan beri iyi değil."
"Sen de sus, zaten benden sakladın sana ayrı tiltim."
"Changbin, sinirleneceğini bildiğimiz için sana söylemedik zaten." diye lafa atladım. Bana olan sinirini sevgilisinden çıkarmasını istememiştim.
"Çünkü bu sinirlenmem gereken bir konu Hyunjin, çocuk resmen seninle oynuyor." diye yüksek sesle söylenmeye devam etti.
"Bana bak Changbin!" diye Jisung'ın sesini duyduğumda ağlamak istedim çünkü kavga edeceklerdi. Elindeki çubukları aynı sinirle tabağına attığında resmen tüm yemekhane bize dönmüştü. "Sabahtan beri çığırıp duruyorsun bize söz hakkı tanımıyorsun delirtme beni. Çocuğun bir bildiği varmış demek ki böyle bir şey yapmış. Doğru düzgün beslenemiyorum sus da yemeğimi yiyeyim."
Tamam kavga etmeyeceklerdi. Bunu sessizleşen Changbinden anlamıştım. Onun Jisung'a kedi kesildiğini tamamen unutmuştum. "Sevgilim ama haklıyım."
"Changbin sus ve yemeğini ye." Changbin çatık kaşlarla yemeğine döndüğünde Jisung yanındaki sevgilisinin yanağını öpüp tamamen cilveleşmek amaçlı sırnaştı sevgilisine. Aralarındaki sorun bir dakikayı almadan çözülmüştü. Hangisi daha kediydi tartışılırdı.
Kedi demişken aklıma gelen Minho ile gözlerimi yemekhanede gezdirdim. Arkadaşlarım cilveleşerek birbirlerine daldıkları için iyice taradım yemekhaneyi. Jay ve tanımadığım birkaç ortak arkadaşıyla oturuyordu.
Kimin daha kedi olduğu tartışılmazdı. O en kediydi. Arkadaşlarına gülerek bir şeyler anlatıyorken ne kadar güzel göründüğünden haberi var mıydı acaba? Bence olsaydı bu kadar güzel gülmezdi, bana acırdı.
Birkaç dakika saniyelik çektiğim bakışlarla onu izlemeye başladığımda anlamış gibi yanına dönüp yemekhaneyi taradı gözleri ile. Göz göze geldiğimizde içimin ısındığını hissettim. Normalde olsa bakışlarımı çekmezdim ama şimdi her şey ortadaydı bu yüzden utanıp yemeğime döndüm tekrar. Elimdeki çubuklarla yemeklerimle oynamaya başladığımda üstümde olan bakışların farkındaydım. Birkaç dakika matematik hakkında söylenen arkadaşımı dinledikten sonra gözlerim tekrardan onun olduğu tarafa döndüğünde onu göremedim. Bu kadar çabuk nereye gitmişti?
Hala aynı yerde duran Jay ve diğer arkadaşları ile kaşlarım çatıldı. İki masa önümüzde oturan Seungmin ve Chan çiftinin de yalnız olduğunu görünce mideme giren kramp geçmek bilmedi.
Beynim bana gerekli komutu verdiğinde ayağa kalktım. Gözlerim hala etrafımda onu arıyordu.
"Nereye?" diye soran Jisung'a ona dönmeden cevap verdim. "Doydum, siz devam edin sonra buluşuruz." Daha fazla durmadan tepsiyi alıp yemekhane çıkışına ilerledim. Elimdeki tepsiyi yemeğini bitiren diğer kişilerin tepsilerinin arasına koyduğumda yemekhaneden çıktım. Tedirgindim, haklı çıksınlar istemedim. Benimle oynuyor olsun istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcissus, hyunho
Fanfictionve bir gün çok güzel bir çiçek açtı bencil bir adamın ölüsünde. herkes çiçeğin güzelliğine daldı ama kimse bencil adamın arkasından ağlamadı. [angst degil!] yarı texting, yarı düz yazı.