Bölüm 24

64 14 0
                                    

Ayana güçlükle gözlerini açtı. Nefes almak canını yakıyordu. Yüzüne doğru eğilen koca cüsseli kadın anlamadığı bir şeyler söyleyip elindeki bardağı ağzına dayadı. Genç kız bir kez daha yaşam sıvısını mutlulukla tüketti. Etrafındaki şekiller netleştiğinde Nandi'nin gülümsediğini gördü. Işığa bakılırsa gözlerini kapatışının ardından epeyce zaman geçmişti.

"İyi misin? Alia'ya haber göndermemi ister misin?" Nandi elinde tuttuğu tavşanın kanını bardağa sıkmaya başladı.

"Hala tek parçaysam  sorun yok." Ayana dirseği üzerinde doğruldu. Nandi'nin zavallı hayvanı nasıl katlettiğini görünce yüzünü buruşturdu. "Yapma... İçimdeki vampirlik şevkini kırıyorsun!"
Nandi güldü, "İğneli laflarını Onile canavarına sakla! Nerede o? İkinizin arasında ne geçti?" dedikten sonra bardağı uzattı.

Ayana gözlerini kapatıp yüzünü buruşturarak bardağı aldı. "Burada değil mi?" Bu kez kanın tadı eskisi kadar lezzetli değildi.

"Burada olsa şu zavallı tavşanın suyunu sıkmazdım."

"Yakında bana bağırıp çağırmak için döner." Ayana elini boynuna götürdü. Canını yakan pütürlü yüzey oradaydı.
"Yaralarının daha çabuk iyileşmesi gerekirdi ama geceden beri yalnızca kabuk bağlayabildiler. Niçin böyle oldu Ayana?" 

Ayana başını sallayarak Nandi'nin söylediklerini geçiştirdi. Doğrulup bağdaş kurarak oturdu. "Bana Cherika'yı çağırabilir misin? Onunla konuşmalıyım"

Nandi başını sallayıp ayağa kalktı. "Burnuma kötü kokular geliyor!"

"Sakın o kokunun sebebi şuradaki ölü tavşan olmasın?" Ayana sırıttı. Cherika ile konuşabilmesi için yalnız olması gerekiyordu. Neyse ki Nandi daha fazla konuşmayıp çadırdan çıktı. Ayana hala niçin güçlükle nefes aldığını merak ediyordu. Kalbi ağırlaşmıştı. Silkelenip yüzünü ovaladı. "Neredesin Onile?" diye düşündü. Muhtemelen bir yerlerde şokta olmalıydı. Karşı koyulmaz görünümüne karşılık bir o kadarda duygusaldı.

Cherika çadırı başlarına yıkmak istercesine içeri girdi. İri gözleri şişip daha da büyümüştü. Göz altları iyice siyahlaşmış, dudakları dişlenmekten şişmişti. Ayana başını iki yana salladı. 

"Gidip dinlen daha sonra konuşalım."

"Ne söyleyeceksin? Hala konuşmaya hakkın var mı?"

"Sakin ol Cherika! Onile'in artık eskisi gibi olmadığını kabul etmek zorundasın. Mesafeni korumak zorunda olduğunu bilmeni istiyorum."

"Onile senin yüzünden eskisi gibi değil! Bana saldırmak istedi. Onu da kendin gibi canavara çevirdin. Senden nefret ediyorum!" Cherika hıçkırmaya başladı.

"Eğer kıskançlık krizine girip onunla yatmasaydın hiçbiri olmayacaktı!"

Ayana ayağa kalkıp elini Cherika'nın omzuna koydu. "Senden uzak durmanı istemiyorum. İstediği müddetçe yanında olmak zorundasın ama lütfen onun yakınında çok uzun süre kalma ve kendini koruyacak bir hançer taşı."

"Ya kendimi ondan değil de senden korumam gerekirse?"

"Ben kendi çıkarım için kimseye saldırmam." Ayana iç geçirdi. "Hadi git dinlen."

"Ama ben yaparım, Kendimi ve ailemi canavarlardan korumak için elimden geleni YAPARIM! Onile beni dönüştürüp eş olarak seçecek! Bir vampir olduğumda hiçbiriniz bize zarar vermeyeceksiniz. " Cherika ateş saçan gözlerini Ayana'nın üzerinde gezdirdikten sonra omuz silkip çadırdan çıktı.

Onile öksürük nöbetiyle gözlerini açtı. Uzun süre nefessiz kalmış gibi hissediyordu. Etrafındaki tüm havayı içine çekmek istercesine soludu. Yattığı yerden kalkıp yüz kaslarını çalıştırabilmek için çenesini oynatıp kaşlarını indirip kaldırdı. Yine korkunç bir gecenin sabahıydı. Onile kabileye geri dönmekten korkuyordu. Parmaklarını elmacık kemiklerine bastırdı. Oralarda belirgin şişlikler oluşmuştu. Parmağındaki ateşten çember gözüne iliştiğinde yutkundu. Boğazı yeniden düğüm düğüm olmuştu.  Eğer Ayana'ya bir şey olursa ne yapardı? Sorusunun cevabı açık ve netti. O olmadan nefes almak dahi imkansızdı. Gülümsedi, yanındayken de nefes alamıyordu. Sol elini  dudaklarına götürüp göğsüne indirdi. Çember yaşadığına işaretti. Onile hissediyordu. Peki ya Cherika? Ona ne diyecekti? Tam olarak hatırlamasa da dün gece kızı parçalamak niyetindeydi. Ayana olmasaydı Cherika'yı öldürmüş olacaktı. Kaşlarını çattı.  Onunla olamazdı. Onu yüzlerce kere vampire çevirse dahi olmazdı. Diğer yandan Ayana'nın kendini tehlikeye atması ne kadar doğruydu? Ona zarar vermiş olmak ölümden daha beter bir histi. Bir anda aklına Aneen'i tünellerden çıkarttıkları gün geldi. Ayana ona "Bana saldıracak mısın?" diye sormuştu. O kadar masum bir soruydu ki... Toprağı tekmeledi.

Genç kız yanağında biriktirdiği havayı sertçe üfledi. Şimdiye kadar Onile'in gelmiş olması gerekirdi. Olduğu yerde oturup bekleyemezdi dışarı çıkıp hava alması gerekiyordu. Kabilenin ilerisinde aşağıda kalan dereye doğru ilerlemeye başladı. Dün gece hakkında kendince yorum yapamıyordu. Yalnızca Onile'i durdurmanın ne kadar doğru olduğunu düşündü. Onun Cherika'ya zarar vermesi hem kabile için hem de kendisi için büyük bir yıkım olurdu.
Dere kenarına ulaştığında çıplak ayaklarını suya sokarak yol boyunca ilerledi ellerindeki çamaşırları yıkayan kabile kadınlarını selamlayarak geçtikten sonra onların az ilerisinde suyun içinde kalan bir taşa oturup ferahlatıcı serinliğinin vücuduna yayılışını hissetti. Elini yarasına götürürken ailesinin onu kabilede büyümeye razı olmasının ne gibi sonuçlar doğuracağını düşündü. Muhtemelen şimdi dere yatağındaki kadınların arasında olurdu. Peki o zaman Onile ile bu kadar yakın olabilir miydi? Başını hayır manasında sallayıp vampir olmasına rağmen bu kadar çaresizse insanken bir hiç olacağını düşündü.

Elini suya daldırıp yüzünü serinletti ve boş gözlerle akıp gidişini izledi. Parmağındaki ateşten halka gözleri önüne geldiğinde ise isterik bir iç çekti. Eliyle ona dokunmak için harekete geçti. Tuhaftı varlığını hissediyor fakat tutamıyordu. Omzunda hissettiği elin yumuşaklığıyla ürperdi ve arkasına baktı. Orada hiç kimse yoktu. Ardından yeniden önüne döndü. Bu defa karşısında güzelliğin timsali Minore ona bakıyordu. Ayana nefesini tuttu.

"Çok dertli gördüm seni kızım." Minore suya uyum sağlayan şeffaflığıyla karşısındaki kayaya oturdu ve elini Ayana'nın avuç içine koydu.

"M-Minore?" Ayana onun gökyüzünü anımsatan gözlerine baktı ve aldığı baş onayı ile yerinde kıpırdandı.

"Etrafımızda dolanıyorsan ne için kendini göstermiyorsun?" güzel kadın kahkaha attığında Ayana  onları fark edenin olup olmadığına bakmak için kadınların çamaşır yıkadıkları yere döndü. Hiç kimse ondan tarafa bakmıyordu.

"Beni duyamazlar..."

"Neden?"

"Çünkü senden başka hiç kimse varlığımızı hissedemez. Bu özel bir yetenek tatlım. Senin öyle güzel bir ruhun var ki tüm ruhlar yanında olabilmek için sıraya gidi."
Hayali parmağını Ayana'nın yüzüğü üzerinde gezdirdi. "İşte kanıtı."

"Ne yetenek ama?" Ayana gözlerini devirdi. "Beni istemeyen bir adamı zorla kendime bağladım"

"Ah güzel kızım... Bağlamak o kadar kolay olsaydı senelerce acı çeken ben olmazdım." Minore yeniden gülümseyip bakışlarını onun tam arkasındaki tepeye sabitledi.

"Ayana, şu Cherika... Okunu yaya geriyor. Buraya doğru."

"Beni vuracak mı? Aslında vurması hepimiz için iyi olurdu!" Ayana oralı olmadı.

"Seni vuramaz çünkü çok kararsız. Titriyor."

Ayana gülümsedi. Minore'nin hayali elinin yumuşaklığına dokundu. "Ben böyle yapmazdım..." diye mırıldandı. Evet o kimseye kendi çıkarı için zarar vermezdi veremezdi.

"Sen çok temizsin Ayana. Bu hayatta var olmayı en çok hak edenlerdensin. Kendime baktığımda senin gibi olmayı ölesiye isterdim. Fakat burada mutluyum. Hiçbir zaman tadamadığım daimi özgürlüğün içindeyim."
"Birini sevmek çok zor!" Ayana dudaklarını büktü. "Sen..." Tam konuşmaya devam edecekti ki Minore gözlerini irice açıp ortadan kayboldu.

ATEŞ KLANI 2 AYANA-ONİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin