Ayana elindeki oku parmakları arasında döndürerek kapının önünde dikilen Ina'nın yanında gitti. Savaşçı onu gördüğüne pek memnun olmamış bir tavırla homurdandı. Ayana omuz silkip kapının yanındaki yüksek mermere sıçradı. Canı dünden beri epey sıkılmıştı. Peon aniden onunla tünellere inmekten vazgeçmişti. Genç kız içini çekip yanında kaya misali duran savaşçıya baktı. Ina ona eşlik eder miydi? Topuklarını ritmik olarak mermere vurarak konuşmaya başladı;"Benimle tünellere inecek birini arıyorum."
"Hayır!"
"Pekala, kendim gideceğim!" Ayana kaşlarını çattı. Bütün korkaklar onun etrafında toplanmış olamazdı değil mi? Mermerden atlayıp pelerinini düzeltti. Erkekleri anlamıyordu. Onlara ters gelen fikirleri hiç tereddütsüz reddetmeleri akıllarının tam olmayışından olabilir miydi? Son olarak elindeki oku da bacağındaki kemere sıkıştırdıktan sonra kaleye girmek için iri savaşçının önünden çekilmesini beklemeye başladı.
Ina gözlerini genç kızınkilere dikmeden önce onu kollarından sıkıca tuttu, "Klanda sıkıcı toplantılara katılıp sorumluluk taşıyacak onlarca adam var. Tünelleri kontrol edeceğim fakat tek başıma. Niçin diğer kadınlar gibi normal olanı yapmıyorsun?"
"O halde benim yerime gücümü de sen taşı Ina!"
"Elimde olsa senin için yapardım..."
Ayana'nın gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacaktı. Güçlükle yutkunup etrafına bakındı. İçinde bulunduğu ortamdan hemen kurtulmazsa Muhtemelen Ina daha fazlasını söyleyecekti. Genç kız gözlerini savaşçının birbirine bastırdığı dudaklarına kenetledi. Laf yarışlarında ve kelime oyunlarında üstüne olmamasına rağmen şimdi diyecek bir şey bulamıyordu.
"Ayana buraya gel!" Onile gözlerini devirdi. Vampirin tutuşu oldukça sıkı görünüyordu. Onile içindeki hoşnutsuzluğu giderebilmek için onları ayıracaktı. Görmezden gelip saatlerdir yaptığı gibi klana geri dönüş sebebini düşünebilirdi. Fakat düşünmek için bile huzura ihtiyacı vardı. Bu kadın onda ne huzur nede uyku bırakmıştı.
Ayana, Onile'e baktı. Kendisine verilen emire düşünmeksizin itaat etmek istiyordu. Kollarını geri alabilmek için çekeledikten sonra ovalamaya başladı. Diğer yandan Ina'ya söylemesi gereken bir iki kelime arıyordu.
"Buraya gelmeni söyledim!" Genç adam sesini yükseltti. Birkaç hızlı adım atıp Ayana'yı kendisine doğru çekti.
Ina, boğazından gelen hırıltıyı bastıramadı. Onile'in kafasını iki eli arasında ezmek için sabırsızlanıyordu. "O emir verebileceğin biri değil!" diye tısladı.
"O senin aşk itirafında bulunabileceğin biri değil!" Onile ses tonunu bir kademe daha arttırdı. Öfkesini kendisine dahi açıklayamamasına rağmen kaşlarını çatmaya ve Ayana'nın elini sıkmaya devam ediyordu. Dahası hırlıyordu. Savaşçı pes edene kadar ona bakmaya devam etti. Az sonra kendi zaferini ilan edercesine tıslayıp Ayana'yı peşinden sürükleyerek kaleye girdi. Şimdi kendi saçma davranışlarını nasıl açıklayacağını düşünmek için oldukça kısa bir zamanı vardı. İlk koridora saptıktan sonra durup Genç kızı duvara doğru ittirdi. "Eğer rahatsız oluyorsan yüksek sesle dile getirebilirsin!"
"Her yerde karşıma çıkmak zorunda mısın?" Ayana gözlerini kaçırdı. Hala geçen sabah yaşananlardan dolayı utanıyordu. Onu ittirip duvarda asılı duran şamdanı aldı ve zemin kata inen merdivenlere doğru yöneldi.
"Karşıma çıkıp duran sensin! Düşüncelerimi zapt ediyorsun!" Onile genç kızı takip etmeye koyuldu. Şimdi ne yapacağını gerçekten merak ediyordu. Uzakta olup tahmin yürütmeye çalışmaktansa kendi gözleriyle görmeyi tercih ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ KLANI 2 AYANA-ONİLE
VampireAteş Klanı romanının devam serisi olan bu kitapta Alia ve Gain'in biricik kızları Ayana ve genç gözü kara kabile reisinin hikayesiyle devam ediyoruz. Bir yanda klanına aşık ve babası tarafından tam bir ölüm makinesi olarak vampir olup aile mirası ol...