Bölüm 17

76 12 0
                                    

Onile bir haftanın sonunda yeniden aynı kapıdan giriyor olmasına şaşırdı. Haber için herhangi birini yollayabilirdi. Bunca yolu "Yarın ki törene gelmeniz beni ve ailemi onurlandıracaktır." Demek için mi gelmişti? Elbette bu kadar kibar olmayacaktı.  Vampirlerin törene gelecek olmasından onur duyacak tek kişi ablasıydı. Bir hafta burada olanları unutmasına fazlasıyla yetmişti. Cherika ile vakit geçirmek çok daha rahatlatıcıydı. Ondan hoşlandığını bile söyleyebilirdi. İç avluya girince etrafına bakındı. Gündüz olduğundan ortada kimse yoktu. Uyuyor olmalıydılar. Mesajı iletmesi için kapıdaki savaşçı ile konuşabilirdi. Yeniden arkasına baktı. Gerçekten de avluda kimse yoktu. Merdivenleri ağır ağır tırmanıp kapının önünde dikilen savaşçıya baktı. Kendini bildi bileli burada dikiliyor ve genelde konuşmuyordu. Ettikleri son kavganın ardındansa yerinden kımıldamayacağına kanaat getirip kaleye girdi. Gündüzleri buranın ölüm sessizliğine büründüğünü ne kadar çabuk unutmuştu.

Ağır ağır büyük salondan içeri girdiğinde içeride Alia'dan başka kimse yoktu. Güzel kadın oldukça dalgın görünüyordu. Giydiği açık renkli elbisenin kollarını dişlemekle meşguldü. Onile boğazını temizleyerek kendini fark ettirmek istedi. Fakat işe yaramadı.

"Alia?"

"Ah, Onile... Seni görmedim." Alia oturduğu yerden kalkıp gülümsedi.

"Uzun zaman oldu. Odanı hazırlamamı ister misin?"

"Hayır, kalmaya gelmedim yarın yapılacak tören için Nandi sizi çağırmamı istedi."

"Yarın tören yapmak için uygun bir gün değil, yoksa şef Tigana için bir tören mi?"

"Sayılır, ablam babamın öldüğü gün kabile reisliğini devralmamın daha uygun olduğunu söyledi. Prenses İola ve Aias'ın da gelmesi onu mutlu edecek." Onile yeniden arkasına baktı. "Herkes uyuyor gibi."

"Gain, Efendi Aneen'in yanında, bir önceki gün Cam tabutu çıkarmak için Ayana ile epeyce yoruldular. Kızımın girdiği suyun içinde yılanlar vardı. Ah tanrım aklımı oynatabilirdim." Alia elleriyle yüzünü ovuşturdu.

"O halde ben gidiyorum." Onile surat astı. Buraya iki kelime için gelmiş olmak boşunaydı. Ayana'yı görmek istediğini kabullenememek ise saçmalıktan başka bir şey değildi. En azından uzaktan bakabilirdi. Aralarındaki bağ yüzünden fazla yıpranmış hissediyordu. Onu arada sırada görmek oldukça masumane bir olaydı.

Ayana Onile'in varlığını fazlasıyla yakınında hissedince heyecanlanmadan edemedi. Yine de o yanına gelmediği sürece asla gitmeyecekti. Kalbini kırmakla kalmamış gideceğini dahi haber vermemişti. Düşünceleri ile baş başa kalmak o kadar zordu ki... Piyanonun üzerinde uyuyan papağanına ve pencere altında yatan Zuvan'a baktı. Onlar olmasaydı yalnızlığı katlanılmazdı. Ayana elini çırpınan kalbine sıkıca bastırıp sesini kontrol altına aldıktan sonra ısınmak için tuşlara bastı. Kendi melodisine başladığında ise izlendiğini biliyordu.

"Sesini duyduğumda titriyorum,
Kalbim kanat çırpıyor,
Birbirimizi tamamlıyoruz, aynı ruhun içinde,
Şimdi biliyorum bu aşk olmalı... Aynı ruhun içinde..."

Onile bir kez daha Ayana'nın kendisini büyülemesine izin verirken ayakta durabilmek için kapıya dayandı. Kelimelerini ruhu ile duyuyor her birini ateşten harflerle kalbine yazıyordu. Ürperdi. Daha ne kadar fark edilmeyi bekleyebilirdi? Başını ona doğru çevirip etrafında yankılanan sözcüklerin hoşnutluğuyla ritim tutmaya, mırıldanmaya başladı.

Ayana tuşlara dokunmayı bırakıp şarkısına Onile'in mırıldanmalarını dinleyerek son verdikten sonra piyanoyu kapattı. Şarkı söylerken izlenilmenin onu mutlu edebileceğini bilmiyordu. "Gün batımına kadar orada bekleyecek misin?" diye sordu.

ATEŞ KLANI 2 AYANA-ONİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin