Her sabah olduğu gibi bu sabah da kimseler uyanmadan evden çıktım. Kulaklığım, telefonum ve suyum dışında yanıma hiçbir şey almadım. Sabahları erken kalkıp koşmak benim için bu hayattaki en değişmez şeydi. İnsanlar bir bardak çay ve kahvaltı ile güne başlarken benim günüm sabah koşusu ile başlardı. Zinde kalmak, antrenmanlar için hazırlıklı olmak ve kafamı dağıtmak için koşardım. Koşmak ilaç gibi gelirdi bana, bütün dertlerimi, sıkıntılarımı, hayal kırıklıklarımı arkamda bırakıp hayatıma devam ediyormuş gibi hissederdim.
Eve yakın olan sahile geldiğimde telefonumdaki sesli kitaplardan birini açtım. Okulun sadece kendi öğrencilerine özel ücretsiz sesli kitaplar yüklediği bir uygulaması vardı. Koşarken müzik dinlemek yerine sesli kitabı tercih ediyordum. Akşam yatmadan önce elime kitap alıp okumayı seviyordum ancak çok yoğun çalıştığım için sesli kitaplar benim için hep kurtarıcı oluyordu. Önceki gün kaldığım yeri buldum ve Mahatma Ghandi'nin hayatını dinlemeye başladım. Benim için biyografi okumak, lisedeki tarih dersinden beri alışkanlık haline gelmişti. Tarih öğretmenimiz bize klasik ödevler vermez, önemli insanların hayat hikâyesini araştırıp okulda sunum yapmamızı isterdi. Sayısalımın iyi olmasına rağmen lise boyunca süren tarih tutkum sebebiyle üniversite tercihim de Tarih bölümü olmuştu. Büyük insanların hayatından bir şeyler öğrendikçe daha çok okumak istedim. Kendi tarihimi değiştirmek için bana yol gösterici oldular. Söyledikleri bir sözün, attıkları bir adımın, aldıkları bir kararın nasıl her şeyi değiştirdiğini gördüm. Hiçbir şey yapamasam bile hikâyelerini okumak başardığı şeyleri kalpten hissetmemi sağladı.
İki saatlik koşunun ardından eve geldim. Babam işe gitmişti, annemin sesi mutfaktan geliyordu. Evden babama görünmeden çıkmak yıllardır bende alışkanlık haline gelmişti. Babamla birçok problemimiz vardı ve bunlardan biri de benim evde olmuyor oluşumdu. Her ne kadar onunla konuşmadığımızda ikimiz de daha mutlu olsak da beni kendi istediği gibi bir insan yapmak konusunda büyük bir azme sahipti.
12 yaşına geldiğimde babamın istediği kalıplara sığamayacağımı anlamıştım.
Ablam odasındaydı. Birkaç gündür elinde yaptığı bir işi vardı, gece ben yatarken onlarla uğraşıyordu. Muhtemelen erken uyanmış, işini yapmaya devam ediyordu.
Odama girdim ve gözlerim istemsizce duvarda yazılı söze gitti.
Kelebek bir defa kanatlandı mı, bir daha asla tırtıl haline gelmez.
Yüzümde bir tebessüm oluştu, dört sene önce bu sözü yazdığım zaman aklıma gelmişti. Okuduğum bir dergide bu söz karşıma çıktığında onu duvarıma yazmayı aklıma koymuştum. Annem her ne kadar bu duruma itiraz etse de onu dinlemedim. Zamanla duvarıma başka sözler de yazmaya başladım. Motive edecek, okuduğumda iyi hissettiğim, gülümseyeceğim sözlerdi bunlar. Ama kanatlarını bulan kelebek büyük harflerle yazılan tek cümle olarak kaldı.
Üstümü hızla değiştirip çantamı hazırladım. Bosna'daki turnuvadan beri üç ay geçmişti ve önümüzde Türkiye şampiyonası vardı. Onun için sıkı bir hazırlık içerisindeydik ve kaybedecek bir dakikalık zamanım yoktu.
Eşyalarımı hazırladıktan sonra mutfağa gittim. Annemin benim için hazırladığı kahvaltıyı alıp yanağına bir öpücük kondurduktan sonra ablamla vedalaşmak için odasına gittim. Bütün enerjimle odasına girdim ancak ablam yatağının kenarına oturmuş içli içli ağlıyordu. Annemin duymaması için kapıyı hızla kapatıp yanına gittim. "Ne oldu?" derken etrafa dağılmış nikâh şekerlerine bakıyordum.
"Bir anda geldi, bağırdı, çağırdı, ortalığı dağıttı ve gitti," Ablam gözündeki yaşı silip hüzünlü bir gülümsemeyle yüzüme bakıyordu. Elinde hazırladığı şekerler vardı. Bir süredir ikimize harçlık çıkartmak için bu tarz şeylerle uğraşıyordu. Tam ona uygun işlerdi. Herhangi bir yerde ya da birinin emri altında çalışmak için çok hassas bir yapıya sahipti. O nedenle evde, kendi emeğiyle, başında bir patron olmadan bunları yapması çok güzeldi. Eline geçen paradan çok işe yaradığını hissetmek onun için çok önemliydi. Çünkü hep bundan yakınırdı, evde oturup hiçbir şey yapmamak onu üzerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sen İnandır
Teen FictionBenim adım Güzide değil. Yıllardır insanlara ısrarla bunu anlatmaya çalışıyorum. Biriyle yeni tanıştığımda kimliğimde yazan, annemin bana verdiği ismi hiçbir zaman söylemem. Adım Güz derim, çünkü öyledir. "Benim adım Güz" dediğimde çok daha iyi hiss...