"Hiç değilse baban var," dedi acı bir ses tonuyla. Söylediği şeyi idrak etmem birkaç saniyemi almıştı. Anladığım anda ise kalbime kocaman bir ağırlığın çöktüğünü hissettim. Karşımdaki bu adam, yüzünde her daim gülümseme gördüğüm, hava güzel diye mutlu olan adam babasızdı. Daha önce hiç söylememişti, kimseden duymamıştım. Gerçi böyle bir şey nasıl söylenirdi ki?"Başın sağ olsun, bilmiyordum," dediğimde başını öne eğerek Boşnakça olduğunu tahmin ettiğim bir kelime mırıldandı. Sonra, "Amin, sağ olasın," deyip bakışlarını ellerine indirdi. Ne diyeceğimi bilemez bir durumdaydım. Herhangi biriyle iletişim kurmak benim için çok zordu. Küçükken arkadaşı olanlara çok özenir, arkadaşım olsun diye çok çabalardım. İçimde bir yerlerde eksikliğini hissettiğim duygular bu arkadaşlıkları becerememe sebep olmuştu. Büyüdükçe yalnızlığı daha çok sevdiğimi fark edip uğraşmayı bıraktım. Ahsen ile arkadaş oluşum da onun uzun uğraşları sonunda olmuştu. Etrafımdaki insan sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi ve duygusal herhangi bir iletişimden kaçınmak için elimden gelen her şeyi yapardım. Bu tarz bir duruma düşmek benim için bir kâbusla eş değerdi, başka biri olsa kaçıp gidebilirdim ancak şu an tüm benliğimi saran his üzüntüydü. Kerim'in her daim yüzünde görmeye alıştığım gülümsemesini takınması en çok istediğim şeydi.
"Bizim oralarda biri öldüğünde yüksek sesle ağlamak ya da," deyip durakladı. "Lament for the death," dediğinde anlamaz bir şekilde yüzüne baktım. Bir an yüzünde ufak bir gülümseme görmüş olsam da anlatmak istediği şeye yoğunlaştığı için o küçük tebessüm geldiği gibi gitmişti. "Belgesel ve dizilerde görmüştüm, yakınının mezarı başında ağlayarak şiir gibi bir şey okuyorlardı," dediğinde sözünü kesip "Ağıt yakarlar," dedim. Kafasını salladı. "Bizde ağıt yakmak yaygın değildir. İsyan olarak anlaşıldığı için herkes acısını başkalarına göstermeden kendi içinde yaşar. Annemle babam," deyip derin nefes aldı. Sanki söyleyeceği şey için güç toplar gibiydi. "Öldüğü zaman çok küçüktüm ve bunu hatırlamıyorum bile. Ama bana acımı hep içimde yaşamam gerektiğini söylediler. Ben de onların yokluğuyla ilgili hissettiğim bütün acı ve özlemi kalbimde yaşadım. Galiba uzun zamandır ilk defa birisiyle konuşuyorum," deyip buruk bir gülümseme yüzünü kapladı.
Sadece babası değil annesi de yoktu. Kimsesizdi. Ve tüm bunlara rağmen karşımda dağ gibi duruyordu. Başarılı, güçlü, hoşgörülü ve özveriliydi. Ebeveynleri olmayışı onu tanımlayan bir şey değildi. Onca yalnızlığa rağmen pes etmemişti. Gözlerindeki buğulu bakışlar geçiciydi. Biraz sonra yine o bildiğim haline bürünecekti, biliyordum. Çünkü o Kerim'di, hep öyle yapardı.
"Çok çok üzgünüm Kerim, bilmiyordum. Allah rahmet eylesin," Şimdiye dek kendimle alakalı o kadar derdim vardı ki benden başka birinin dert sahibi olabileceğini düşünmemiştim bile. Bu çok bencilceydi, kendi yaşadığım zorluğu dünyanın en büyük olayı sanıyordum. Hâlbuki benim kalbimin kırıklığı karşısında Kerim'in yaşadıkları boy ölçüşemezdi bile. İçim utançla dolmuştu. Gözlerimin dolduğunu hissettim ancak kendimi tuttum.
"Sen neden özür diliyorsun ki?" deyip gülümsedi. "Üzülmen için paylaşmadım, sadece babanın yanında oluşunun kıymetini bil. Yaşadığınız şeyleri bilmiyorum ancak eminim bir gün o da seni anlayacaktır," dedi. Hiçbir şey demeden başımı salladım. Daha fazla konuşacak gücüm kalmamıştı. Daha önce beni böylesine tepeden tırnağa sarsan bir his yaşamamıştım. Daha önce hissettiğim hiçbir hisse benzemiyordu. İçimde bir yerlerde bir şeyler kırılmıştı ve bu acıtan bir his değildi.
"Bir dakika bekler misin?" deyip ayaklandı. Bir şey diyemeden arkasından bakakaldım. Gittiği yeri gördüğümdeyse istemsizce yüzümde bir gülümseme oluştu. Kulübün kapısının önünde simit satan amcadan iki tane simit almış, gülümseyerek yanıma geliyordu. Hayata olan sevgisi içimi ısıtmıştı. Onu tanıdığımdan beri ilk kez kendimi engellemeden, içimden gelerek ona gülümsedim. Az önce yaptığı gibi karşıma geçip elindeki simitlerden birini bana uzattı. "Teşekkür ederim," deyip aldım. Yanaklarımda hissettiğim sıcaklık dışarıya yansıyacak diye dehşete düşsem de bunu çaktırmamaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sen İnandır
Подростковая литератураBenim adım Güzide değil. Yıllardır insanlara ısrarla bunu anlatmaya çalışıyorum. Biriyle yeni tanıştığımda kimliğimde yazan, annemin bana verdiği ismi hiçbir zaman söylemem. Adım Güz derim, çünkü öyledir. "Benim adım Güz" dediğimde çok daha iyi hiss...