28. Bölüm

605 131 27
                                    


Babamla aramı düzelttiğimden beri tam bir hafta geçmişti. Hayatım boyunca hissetmediğim kadar huzurlu geçen bir haftaydı. Babam abartılı sevgiler göstermiyordu çünkü bu onun yapısında yoktu. Ancak beni dikkatle dinliyordu. Halimi hatrımı soruyordu. Onca zaman açılan aramızı kapatmak için çaba harcadığını görebiliyordum. Şu zamana kadar katıldığım tüm maçları anlatmamı istemişti. Madalyalarımı görüp duygulanmış, yanımda olmadığı zamanlar için dertlenmişti.

Bunlar benim için yeterliydi. Babamdan hiçbir zaman büyük sevgi sözleri ya da sevgi gösterileri beklememiştim. Yapısal olarak böyle bir şeyi kaldırabilecek bir insan değildim. Babama çok benziyordum. Bu benzerlik yıllar boyunca kaçtığım ve korktuğum bir şey olmuştu. Ancak artık ona benzemek beni endişelendirmiyordu. Çünkü ikimizin de çizdiğimiz sınırları aştığımızı görebiliyordum. Kendimizi özgür bırakmıştık.

Babamla aramın normalleştiği bu bir hafta boyunca Kerim'i görmemiştim. Herhangi bir yerden benimle iletişime geçmemişti. Kulüp tatil zamanına girdiği için orada görebilme şansım da kaybolmuştu. Hiçbir şey yapmadan ondan haber bekliyordum. Bir an bile aklımdan çıkmıyordu. Daha önce elime almadığım telefonumu elimden düşüremez olmuştum. Gelen herhangi bir mesajda heyecanlanıyor, ondan olmadığını görünce hayal kırıklığına uğruyordum. Bana söyleyeceği her şeyi söylediğini ve bundan sonrasını bana bıraktığını bildiğim halde hala ondan bir ses bekliyordum.

Bu zamana dek ne yaparsam yapayım, ne dersem diyeyim hep orada, onu görebileceğim bir yerde olmuştu. Yine olsun istiyordum. Bu çok bencilceydi biliyordum ancak kendime engel olamıyordum. Hiçbir şey yapmasam da Kerim bana yazsın istiyordum. Hayatımın her anını o kadar çok kaplamıştı ki başka türlüsünü bilmiyor gibiydim. Gitmesini istemiyor ancak gitmesin diye de hiçbir şey yapmıyordum.

Tüm bu yoğun hislerime rağmen hiçbir şey yapamıyordum. Kendimde gidip onunla konuşacak gücü bulamıyordum. Babamla aramı düzelttikten sonra onunla bir kez daha kötü olmaktan çok korkuyordum. Cesur olup önce babamın sonra da Kerim'in karşısına çıkmayı çok istiyordum. Ancak içimde buna dair güç bulamıyordum.

Hayatımdaki bir başka dönüm noktasının bu olduğunu hissedebiliyordum. Kerim'in sonsuza kadar beni beklemeyeceğini biliyordum. Bir şeyler yapmazsam tıpkı babamla yaşadıklarım sonucu hissettiğim eksikliğe benzer bir eksikliği tüm ömrüm boyunca yanımda taşıyacağımdan emindim.

Tüm bu hissettiğim yoğun duygulardan kaçmak için Ahsen'le buluşmak istemiştim. O her zaman bana yardım eder, kafamı dağıtmam için türlü şeyler yapardı.

"Kerim gidiyormuş," Tüm bu düşüncelerimden bir anlık sıyrılmak için Ahsen'le buluşmuştum ancak söylediği şeyler beynimden vurulmuşa döndüm. "Ne de-demek gidiyormuş?" derken kalbim hızla çarpmaya başladı. Duymayı umut ettiğim onca teselli cümlesi yerine aklımın ucuna dahi gelmeyen bir haberle karşılaşmıştım.

Kerim neden gidiyordu?

"Geçen gün kulübe gittim, orada karşılaştık. Bosna'ya gittiğini söyledi," dedi omuz silkerek. Çay bardağımı sıkıca tuttum. Bir şeyden güç almaya ihtiyacım vardı. "Hiç dönmeyecek miymiş yani? Sonuçta onun bizim kulüple anlaşması yok mu?" dedim aceleyle sorular yönelterek. Ahsen'in detaylı bir şey bilmediği yüzünden okunuyordu ancak kalbimi ağrıtan bu durumu ortadan kaldırmak için bir şeyler öğrenmem gerekiyordu.

"Anlaşması vardır tabi ama bilmiyorum, çok acelesi vardı zaten. Soramadım bir şey. Sen neden aramıyorsun?"

Ahsen yarama tuz basmıştı. Çayımı kenara itip kollarımı masanın üzerine koydum ve alnımı koluma koydum. "Onu aramam o kadar kolay değil," derken çenemi koluma yaslayıp Ahsen'e baktım. Gözlerimde gördüğü ifadeden olsa gerek düşünceli bir şekilde bana baktı.

Beni Sen İnandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin