3. Bölüm

1.2K 220 49
                                    


-Bu bölüm 100 oya ulaştığında yeni bölüm gelecektir.- ❤

"Arkadaşlar, zamanınızı çok fazla almayacağız. Sizlere bir duyurumuz var," Ellerimi göğsümde kavuşturarak sıkıntıyla kulüp başkanının konuşmasını dinliyordum. Göz ucuyla Ahsen'e baktım ancak o benim tersime merakla başkana bakıyordu. Başkası olsa antrenmanın gecikmesinden dolayı mutlu olabilirdi ancak ben sevinemiyordum. Bu tarz etkinlikler ve konuşmalardansa bir saat ara vermeden teknik çalışabilirdim.

"Aramıza çok başarılı bir sporcunun katılıyor oluşunu sizlere mutlulukla bildirmek istiyorum. Bosna'da ve Dünya'da büyük başarılara imza atmış Atlet Kerim Adilovic artık kulübümüz ve Türkiye adına yarışacak. Hoş geldin Kerim."

Sahneye çıkan çocuğu görünce oturduğum yerde doğruldum. Sabah onunla karşılaştığımda aklıma böyle bir şey asla gelmemişti. Herkes alkışlarken bakışlarımı Ahsen'e çevirdim. Onun da bakışları bana dönmüştü, o da şaşkındı, gülümseyerek alkışlayanlara eşlik ediyordu. İsmi anons edilen Kerim ciddiyetle sahneye çıkıp salondakileri selamladı. Kulüp başkanı ile tokalaşırken yüzüne aşina olduğum tebessümünü takınmıştı. Başlangıçta biraz gergin görünse de bunun üzerini ustalıkla kapatabilmişti. Sahnede kulüp başkanı haricinde hocalar ve kulüp yetkilileri vardı. Kerim'le fotoğraflar çekildikten sonra toplantı sona erdi. Herkes önce çıkmak için kapıya yığılmaya başlayınca Ahsen'le ortalık durulunca kalkmaya karar verdik. Kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslandım. Ahsen heyecanla bana döndü.

"Vay be, dünya ne kadar küçük değil mi Güz? Üç ay önce Bosna'da karşılaştığımız çocuk geliyor ve bizim kulüp adına yarışmaya başlıyor."

Omuz silkip bir şey söylemeyince sözlerine devam etti.

"Devşirme sporcu çok fayda sağlar, başka kulüplerde de görmüştüm. Bütün kulüp devşirme sporculardan oluşsa ya da Türkiye adına yarışan devşirme sporcu sayısı Türk sayısından fazla olsa sıkıntı olurdu ama Kerim'in gelmesi bence kulüp adına avantajlı olacaktır."

"Kulübün böyle bir tercih yapacağını tahmin etmiyordum, bu ilk galiba," deyip Ahsen'in kafamda dönüp duran düşünceleri fark etmemesi için fikir yürüttüm. Üç ay önce gördüğüm ve daha evvel hiç hissetmediğim duygularla beni tanıştıran adamı artık her an görebilme düşüncesi kalbimin beni gerecek kadar hızlı atmasına sebep olmuştu.

"Salon boşalmış, antrenman birazdan başlar." diyerek ayağa kalkınca ben de onun peşinden kalktım. Soyunma odasında doboklarımızı giyip salona geçtik. Bu spora başladığım ilk gün Ahsen ile eşleştirilmiş, onunla çalışmıştım. Aramızdaki uyumu gören hocamız sonrasında hep ikimizi eşleştirmişti. O nedenle salona girip Ahsen'le karşılıklı hazırlanmaya başladığımızda kimse müdahale etmedi.

Herkes gelmeden önce koşarak vücudumu ısıtmıştım ancak antrenman öncesi bir sakatlık çıkmaması adına Ahsen'le birkaç tur atarak kendimizi hazırlamaya başladık. Antrenörümüz Lale hoca her gün yapılacak esneme hareketlerini önceden panoya asardı. Panodan esneme hareketlerini öğrenip vücudumuzu, özellikle bacaklarımızı esnettik. Bacaklarımızın esnemesi çok önemliydi çünkü esnemeden yapacağımız en küçük hareket sakatlanmamıza sebep olabiliyordu. Şu zamana dek küçük sakatlıklar yaşamıştım ancak önümüzde önce Türkiye Şampiyonası, hemen ardından Dünya Şampiyonası vardı ve kendimi ne kadar korur, riske atmazsam o kadar iyiydi.

Esneme hareketlerinden sonra ikimiz de göğüs koruyucu yelekleri giyip önce başlayacak kişiyi belirlemek için taş, kâğıt, makas yaptık. Bu bizim geleneğimiz haline gelmişti. "Üçte biter, hile yok," dediğimde Ahsen kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Üçüncüyü yaptıktan sonra kazanan ben oldum ve Ahsen elliği alıp karşıma geçti. Pozisyonumu alıp elliğe vuruşlar yapmaya başladım. Bugün yüze yukardan aşağı tekme ile dönerli tekme çalışacaktık. Dönerli tekme, müsabakalarda yüze ayakla yapılan vuruşlardan sonra en zor ve puan olarak yüksek olandı. Bu nedenle bu ikiliye özellikle turnuvalardan önce çok çalışırdık. Bosna'daki turnuvada rakibimin yüzüne ayakla vuruşu ıskaladığım için puan alamamış, yarı finale çıkamamıştım. Önümüzde önemli iki turnuva vardı. O nedenle bu pozisyonu kendimde geliştirmek için bütün gücümle elliğe vurarak denemeler yaptım. Çalıştıkça daha iyi hissediyordum. Bu bağırışlarıma da yansıyordu. Tekvandoda tekmeden sonra en önemli bir diğer şey bağırmaktı. Sporcunun kendini ifade ediş şekliydi. Bağırış kişiyi motive ediyor, rakibine korku salmasına sebep oluyordu. Herkesin kendine has stili vardı, nasıl iyi hissediyorsa öyle bağırırdı. Bunun için kendi aramızda çalışmalar yapardık. Kendinden emin ve yüksek tonda bağırışlar teknik yapılırken hakemlerin puanlamasında bile etkili oluyordu.

Beni Sen İnandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin