"Geçen gün bizim uzak akrabalardan sevmediğim bir çocuk var, yanıma geldi. 'Neden tekvando yapıyorsun, insanları dövmeyi çok mu seviyorsun?' diye gevşek gevşek gülerek konuşuyor."
"Dövüş sporlarıyla ilgilenen birine böyle bir şey demek büyük cesaret. Sen ne dedin peki?"
Kum torbasını iki elimle tutup arkasında mekik çeken Ahsen'e manidar bir gülüşle baktım. "Adam dövmek için çok güzel teknikler biliyorum ama tekvandoyu sadece sevdiğim için yapıyorum, şanslısın," dediğimde Ahsen çektiği mekiği yarıda bırakıp ayağa kalktı ve beni alkışladı. "Kral hareket kardeşim, tebrik ederim. Hep senin gibi şöyle hazır cevap olmak istiyorum. Nasıl başarıyorsun bunu?"
"Valla hazır cevap olmak zorundaydım yoksa ağzına iki tane çakabilirdim. Çok sabırlı bir insan oldum ben, farkındasın değil mi?" Kum torbasına birkaç döner tekme denedikten sonra dinlenmek için yere oturdum. Mekik çalışmasını bitiren Ahsen şınav çekmeye başladı.
"Ben de şaşırıyorum bazen. Gerçi birini hiç dövdüğünü görmedim ama yine de potansiyelin var."
Ahsen konuşmayı çok severdi. Ne iş yaparsa yapsın konuşmaktan asla geri kalmazdı. Onunla şınav yarışına girdiğimiz zamanlarda da konuşarak beni yıldırır, yarışı yarıda bırakmama sebep olurdu.
Etrafıma bakınırken kapıdan içeri giren Kerim'i gördüm. Bakışlarımı Ahsen'e çevirip, "Kimseyi dövmedim ama aday biri var," diye mırıldandığımda "Ne dedin?" diyerek bana baktı. Baktığım yere doğru bakışlarını çevirince, "O gelen Kerim mi?" dedi. Daha ona müdahale etmeye fırsat bırakmadan yerinde doğrulup Kerim'e el salladı. Derin bir nefes olarak Ahsen'e baktım ve "Niye çağırıyorsun?" diyerek ona sitem ettim. "Çocuğun ne zararı var sana?" dediğinde söyleyecek bir şey bulamayıp göz ucuyla Kerim'e baktım. Bize doğru geliyordu. Kalbimin hızlı atışını az önceki çalışmama yorarak bakışlarımı kum torbasına çevirdim. Belki onu görmezden gelirsem o da beni görmezdi.
"Merhaba Ahsen, Güzide. Nasılsınız?" Derin nefes alıp onu duymamış gibi yaptım ve sanki vurduğum oymuş gibi kum torbasına sert müdahalelerle çalışmaya devam ettim. Bir ara göz ucuyla onları yokladığımda Kerim'in bana baktığını gördüm. Ona baktığım an el sallayıp gülümsedi. O da boks eldivenleri takmıştı. İçimden 'Ya sabır' çekerek "Burası dolu," dediğimde omuzlarını silkip, "Problem değil, bekleyebilirim," dedi.
"Koskoca kulüpte, çalışacak onca şey varken kum torbası ile çalışman da benim bahtsızlığım herhalde."
Kendi kendime mırıldanırken Kerim'in gözlerini kısarak bana baktığını gördüm. Bakışları rahatsız ettiği için ben de ona dik dik bakmaya başladım. Benim ona öyle baktığımı görünce gülümsedi, "Bence biraz gülmelisin," dediğinde Ahsen'in kendini tutamayıp güldüğünü duydum. Ona gözlerimden ateşler saçarak baktıktan sonra bakışlarımı Kerim'e çevirdim. Sevimsiz olmasını umduğum bir gülüşle, "Sen hepimiz yerine gülüyorsun zaten," dedim. Kerim'in cevabını duyana dek iyi bir şey söylediğimi düşünüyordum.
"Hepinizin yerine gülmem imkânsız, Türkiye'de çok fazla insan var," deyince çıkmış olduğunu tahmin ettiğim tansiyonumun bir anda düştüğünü hissettim. Espri yaptıysa kötü, ciddiyse çok daha kötüydü.
Ahsen, "Sohbetinize doyum olmaz ama ben gidiyorum, çalışma saatim bitti. Yorgunluktan geberiyorum. Güz, sende bitirip gelirsin," deyip bir şey dememe fırsat bırakmadan eşyalarını toplayıp çıktı. Onu bunca yıldır tanıdıysam eğer daha rahat kahkaha atmak için bu kadar çabuk gitmişti. Adamın yüzüne her dakika gülmeyecek kadar anlayışlı bir insandı.
Etrafta çalışan bir sürü kişi vardı ancak Kerim başımda bekliyordu. Çalışma saatimin bitmesine yarım saat kalmıştı. Bırakıp gitsem muhtemelen sıkıntı olmazdı ancak Kerim'i bekletip sabrını denemek çok daha cazip gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sen İnandır
Teen FictionBenim adım Güzide değil. Yıllardır insanlara ısrarla bunu anlatmaya çalışıyorum. Biriyle yeni tanıştığımda kimliğimde yazan, annemin bana verdiği ismi hiçbir zaman söylemem. Adım Güz derim, çünkü öyledir. "Benim adım Güz" dediğimde çok daha iyi hiss...