Babamla yaşadığım tartışma sonrasında birkaç günü keyifsiz bir şekilde geçirdim. Normalde de çok enerjik, etrafa neşe saçan ve konuşkan bir insan değildim ancak yine de motivasyonumu koruyup kafa olarak iyi olmak için çabalıyordum. Babamla yaşadığım sıkıntılar hep bir çıkış yolu aramama sebep olmuştu. Eğer o çıkış yolunu bulamazsam kaybolacakmışım gibi hissederdim. Aklımı dağıtacak, beni iyi hissettirecek, işe yarayacağım bir şey bulmak benim için önemliydi. Tekvando bu konuda benim en büyük yardımcım olmuştu. Ancak bu kez o da iyi olmama yetmemişti. Milli bir sporcu oluşumun babamın gözünde önemli bir yeri olmadığını birebir ondan duymuş olmak beni gerçekten incitmişti.
Babam ülkesini seven, milliyetçi bir insandı. Hatta bazen milliyetçiliği abarttığı bile oluyordu. Ancak olayın içinde ben olduğumda o şeyden hoşnut olması çok zordu. Onun istediği gibi yaşamadığım, sözünü dinlemediğim için beni cezalandırdığını düşünüyordum. Yoksa hangi baba çocuğunun ülkesi için ter dökmesinden gurur duymazdı ki?
Bunca yıldan sonra söylediklerine incinmem sanıyordum ancak olmuyordu. Babamla ilgili hatıralarımın çoğu hatırlamak istemediğim şeylerdi. Onunla ne kadar az iletişim kurarsam o kadar iyi olacağını fark ettiğimde bunu gerçekleştirmek için çok çabaladım. Onunla daha az konuştum, daha az gözüne gözüktüm. Aldığım madalyaları bile onun göremeyeceği yerlere koydum, evde tekvandodan hiç bahsetmedim. Yine de, onca uğraşıma, büyümüş olmama rağmen söylediği bir söz beni dağıtmıştı.
Bunu kendime itiraf edemesem de içimde küçük bir yerde hep umut vardı. Bir gün babamın beni olduğum gibi kabul edeceğine hep inanıyordum. Belki de babamın yaptığım bu güzel işe hiçbir zaman saygı duyup beni takdir etmeyeceğini idrak etmiştim. O nedenle bu kadar acıtmıştı.
Kendimi çözümsüz ve üzgün hissettiğim zamanlarda dedemin yanına giderdim. O, yaptığı konuşmalarla, bana bir bakışı ile iyi hissetmemi sağlardı. Evden erken çıkmış, kulübe gitmeden dedeme uğramak istemiştim. Yine her zamanki babacan tavrı ile beni karşılamıştı. Babaannem çayını ve her daim fırınında olan el açması böreğini yiyemeyeceğimi bildiği halde önüme koyduktan sonra dedemle bizi yalnız bırakmıştı. Dedem, sanki ona her şeyi anlatmışım gibi neler olduğunu bilerek bakıyordu. Olanlardan bahsettiğimde beni sessizce dinledi. Sözlerimi bitirdiğimde elini yanındaki mindere vurup yaklaşmamı istedi.
"Babanla aranın iyi olmadığını görebiliyorum kızım. Her geçen gün azalacağına daha da artıyor ve bazen müdahale etme isteği duyuyorum. Hatta nenen bunu yapmam için çoğu kez beni sıkıştırıyor. Sanma ki umursamıyoruz, hep aklımızdasınız. Ancak baban zor bir insan ve işlerin daha kötüye gitmesinden korkuyorum," dedi üzgün bir ifadeyle. Sonra elini elimin üzerine koydu. "Senin her durumda saygını bozmadan babanla konuşmandan dolayı gurur duyuyorum. Baban gerçekten yaşanması, idare etmesi zor bir insan," dediğinde hayretle dedeme bakıp güldüm. Benim güldüğümü görünce o da gülümsedi. "Sonuçta bu bir gerçek," Gülüşünün yerini ciddi bakışları almıştı. "Ama babanın sizi sevdiğini, sizin tırnağınıza zarar gelse dünyayı yakacağından hiçbir zaman şüphe etme Güz'üm."
Acı acı gülümsedim. "Annem, babaannem ve sen bunu hep söylüyorsunuz. Babalar çocuklarını koşulsuz, şartsız sever, sevmeli. Bunu biliyorum. Babamın bizi sevdiğinin de farkındayım. Ancak kaç yaşına gelsem dahi onun bana ve ablama böyle davranması canımı acıtıyor. Bazen umursamamaya çalışıyorum, bazen keşke görmese bizim yaptıklarımızı, bir şey demese, konuşmasa diyorum. Ama sonra kendime kızıyorum, vicdanım sızlıyor," Gözlerimin dolduğunu hissedince sustum. Ağlamamak için kendimi sıktım.
"Ağla yavrum, benden çekinme. Ağlamak iyi gelir."
"Babamla yaşadığım her sorunda ağlasaydım gözlerimde yaşlar olmadan bir günüm geçmezdi ki dede," dedim burnumu çekerek. "Babam tekvando yapmama izin vermediği ilk zamanlarda çok ağladım. Çocuk kafası, ağlayınca her şeyi elde edersiniz sanıyorsunuz. Sonra bir gün babam yine beni ağlarken görünce yanıma gelip, 'Sporcu olmak istiyorsun ama böyle her şeye ağlarsan sadece mızmız bir çocuk olarak kalacaksın,' dedi. Ben de ağlamayı bıraktım. Mızmız bir çocuk olmak istemedim. O zamandan beri ağlamak beni rahatlatan, iyi hissettiren bir şey olmadı. Ağlayacağım ortamlar oluşmasın diye hep çabalıyorum," Omuzlarımı silkerek dedeme baktım. Bu kadar açık konuşmak beni utandırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sen İnandır
Teen FictionBenim adım Güzide değil. Yıllardır insanlara ısrarla bunu anlatmaya çalışıyorum. Biriyle yeni tanıştığımda kimliğimde yazan, annemin bana verdiği ismi hiçbir zaman söylemem. Adım Güz derim, çünkü öyledir. "Benim adım Güz" dediğimde çok daha iyi hiss...