29. Bölüm

700 129 6
                                    

En zor kısmın babamla konuşmak olduğunu sanıyordum ancak havaalanında Kerim'i beklerken asıl bunun zor olduğunu fark etmiştim. Kerim bugün gidiyordu ve o gitmeden yetiştiğim için kendimi şanslı hissediyordum. Buraya gelene dek beynimden onlarca kez söyleyeceklerimi tekrar etmiştim. Farklı sahnelerle, farklı cümlelerle Kerim'e hislerimden bahsetmiştim. Her seferinde mükemmel cümleler kuruyordum. Kekelemiyor ya da heyecandan ne diyeceğimi bilemez hale gelmiyordum. Kerim'in mutluluğu ise hayallerimi süsleyen en güzel şeydi. Hayallerimdeki ben bu işin altından çok güzel kalkmıştı ancak gerçekteki benden o kadar emin değildim. Heyecandan midem bulanıyordu ve sabahtan beri hiçbir şey yemediğim için bulantım artmaya devam ediyordu. Ellerim terliyordu. Hava serindi ancak esen rüzgârların hiçbiri bana ulaşmıyor gibi hissediyordum.

Hayatım boyunca birine âşık olup seveceğime inanmazken şimdi hislerimi karşımdaki insana söyleyecektim. Son birkaç ayda hayatımda ve kendimde o kadar çok şey değişmişti bazen durup baktığımda gerçekten bunları yaşadığıma inanamıyordum. Kerim adeta kelebek etkisi gibi hayatımın seyrini değiştirmişti. Ufak ufak dokunuşlar yaparak beni bambaşka birine dönüştürmüştü. Aslında değişmemiştim. 22 yaşında, karakteri ve davranışları oturmuş bir insanın değişmesi çok mümkün değildi. Ben gerçek anlamıyla dönüşmüştüm. Kerim'in içimde olduğuna inandığı her şeyi bulup çıkartmıştım. Ve bu dönüşümle ortaya çıkan tüm özelliklerimi sevmeyi öğreniyor, onlara alışıyordum.

Havaalanına gidip Kerim'i yolculuyor olmak bile kendi tarihim açısından önemli bir adımdı. Kerim'i kazanmak adına yaptığım her şey benim için çok büyüktü.

"Merhaba," Duyduğum sesle daldığım yerden çıkıp ben fark etmeden yanıma kadar gelmiş Kerim'e baktım. Bir hafta boyunca görmediğim için özlediğimi düşünüyordum ancak düşüncelerimin hislerimin yanında hiçbir şey olmadığını anladım.

Güvenlikten geçene kadar hızla atan kalbimi, düzensizleşen nefesimi kontrol etmeye çalıştım.
İkimiz de güvenlikten geçtikten sonra karşı karşıya durduk. "Nasılsın?" Birbirimize aynı anda sorduğumuz soru sonucunda ikimiz de güldük. Yine o yumuşak bakışlarıyla bana bakıyordu. İçimi görür, beni anlar gibi. Hep öyle bakmıştı.

"Sana yolculukta yemen için bir şeyler aldım. Gerçi uçakta veriyorlar ama olsun," deyip elimdeki poşeti ona uzattım. Memnun bir ifadeyle poşeti elimden alıp, "Teşekkür ederim, düşünmen bile yeter," dedi. Ardından Kerim'in uçağının kalkacağı yeri öğrenmek için uçuşla alakalı bilgileri veren ekranın önüne gittik. Kerim kendi uçağını ararken ben de ona bakıyordum. Onu izlerken tanıştığımızdan beri ilk kez özgürce bakabildiğimi hissediyordum. İçimde bana dur diyen, duygularımı sınırlayan hiçbir his yoktu. Birini özgürce sevebilmenin huzurunu hissediyordum.

Uçağının hangi kapıdan kalkacağını öğrenmiş olmalıydı ki bana döndü. Ona bakarken yakalandığım için utansam da hafifçe gülümsediğimde aynı şekilde bana karşılık verdi. "İyi görünüyorsun," dediğinde gülümsememi engellemeden ona baktım. Her ne kadar konuşacağımız konu beni gerse de şu an hissettiğim heyecan damağımda çok güzel bir tat bırakıyordu.
"İyi hissediyorum. Her şey çok güzel gidiyor. Babamla aramız son bir haftadır daha önce olmadığından çok daha iyi. Bu beni çok mutlu ediyor. Umutlanmamak için böyle şeyleri hayal bile etmezdim ancak hayal etsem dahi bu kadar güzelini düşünemezdim," Çok konuştuğumu hissedip sustum. Kerim ise duyduklarından memnun bir halde bana baktı.

"Senin adına çok sevindim. O gün babanın gelip herkesin önünde söylediği şeyler çok değerliydi. Aranızın bir gün iyi olacağına hep inanmıştım. Bunun Dünya Şampiyonası'nda, altın madalya aldığın zamana denk gelmiş olması da her şeyin daha özel olmasına sebep oldu."

Beni Sen İnandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin