13. Bölüm: İmkansız Olan Her Şeyi İstedim, Işıkla Gelen Aşk Gibi

1K 120 62
                                    

 İyi okumalar!

...

 İyi değilim, iyi olur muyum bilmiyorum

 Ama çabalamak zorundayım.

 Benimle olduğunu biliyorum, peki ya parçalara ayrılırsak?

 Olduğumuz her şeye boyun eğelim,

 Ve tüm kırık parçaların parlamasına izin verelim.

...

 Bu hissin özel bir ismi var mıydı, bilmiyordu Laçin. Ama eğer yoksa birileri mutlaka isimlendirmeliydi. Başka türlü tarif etmesi imkansız hale geliyordu. Yabancılarla dolu bir kalabalıkta tanıdık bir mizaç görmenin getirdiği güven hissini biricik arkadaşına sarılırken doya doya hissediyordu. Kendini kasıp durmasa gözyaşlarına engel olamayacağını biliyordu.

 Arkadaşına sarılmaya, hatta bakışmaya bile çekinmişti Laçin. Çünkü yanındaki adamlar eğer Helin'den haberdar değillerse bir de kendi elleriyle güzel balerini onlara sunmak istememişti. Ama akademinin önüne gelir gelmez de Şahin'in, Helin'den başka arkadaşı olup olmadığını sormasıyla tüm düşüncelerinden sıyrılmıştı. Bilmemelerinin imkanı yoktu.

 ''Nasıl merak ettim seni bir bilsen'' diye tatlı azarlamasına devam ederken Laçin'e sardığı kollarını sıkılaştırdı Helin. ''Neredeydin? Neler oldu? Neden hiç haber alamadık senden? Laçin! Nasıl korktum anlatamam sana!''

 Ben de çok korktum diye içinden geçirse de sadece seslice iç çekip başını arkadaşının omzuna gömmekle yetindi Laçin. ''Çok açım Helin... Yavaş yavaş konuşsak olur mu?'' diye rica etti.

 ''Senden acıkma kelimesini duymuşum, olmaz mı hiç?'' diye hafif bir alayla kendini geri çekti Helin. Beraber hemen yanlarındaki masaya geçip çoktan aldıkları yemeklerine döndüler.

 Laçin sandalyesini düzeltirken bir daha bakmamak adına tüm kafeteryada üzerinde dolanan gözlere kısa bir bakış attı. Normalde de tüm gözler üzerinde olurdu ama bugün daha farklıydı. Çünkü günlerdir haber alınamayan yıldız dansçı, ansızın akademinin mafyalarıyla beraber kapıda belirmişti.

 Hemen duruşunu düzeltip kaşığına uzandı Laçin. Midesi o kadar ağrıyordu ki yemek yerken canını yakacak mı diye merak ediyordu. Normalde okulda yemek yemezdi ama şimdi normal bir zamanda değildi. Normalden biraz daha fazla yese de sorun olmazdı. 

 Sıcacık çorba boğazına iyi gelirken hissettiği rahatlamayla kısaca gözlerini yumdu. Sol elinin baş ve işaret parmaklarındaki; sağ elinin ise işaret ve orta parmaklarındaki tırnakları alınmıştı. Bu yüzden de kaşığı tutarken zorlanıyor, rahat yemek yiyemiyordu. Birkaç lokmadan sonra hemen ilaç alırım diye düşünmüştü ama bunu Helin'in yanında yapamazdı. 

 Sorun değil, dayanabilirim.

 Bir kaşık daha çorbasından alıp midesini tekrar rahatlattı. Kalabalık ortamlarda yemek yemeye alışık değildi. Her seferinde o kadar gerilirdi ki kalbi bir maraton koşusuna çıkmış gibi hızlanırdı. Sanki herkesin gözü bu sefer daha dikkatli bir şekilde üzerindeymiş gibi hissederdi. Herkes neyi, ne kadar ve nasıl yediğini izliyor gibi hissederdi. O yüzden şimdi de sadece tepsisine ve Helin'e odaklanmaya çalışıyordu.

 ''Laçin'' diye çekingen bir ısrarla tekrar seslendi Helin. Özlediği elalarla buluşunca hemen gülümsedi. ''Neler oluyor? Sana ulaşmayı çok denedim. Ama sanki bir şey oldu ve ailece dünyadan silindiniz. Hiçbir şekilde haber alamadım senden. Hocalar da deliye döndüler resmen! Bir de'' derken oturdukları teras katının ucundaki masayı işaret etti gözleriyle. ''Şahin Sipahi ne alaka?''

KAN GÖLÜ BALESİ - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin