33. Bölüm: Kanla Tozlanmış Beyaz Sayfa

515 73 118
                                    

 Bölüm şarkılarımız: Indila - Boite En Argent ve Sia - Suitcase 

 İyi okumalar...

...

 Beni bekliyorsun ama vakit yavaş işliyormuş gibi

 Ne yapabilirim? Beni bıraktığın boş yoldayım

 Burada ay hiç aydınlatmaz, zamanla sararıyor

 Buluttan buluta uçan beyaz bir kuşun kanatlarına

 Kendimi teslim ettim.

 Çünkü sensiz hiçbir şeyin anlamı yok...

...

 Titreyen alt dudağını küçük küçük dişlerken ne yapsa netliğine kavuşamayan elaları da bir saatine bir de hemen önündeki minik göle bakıyorlardı. Tozlu kaldırım taşının rengini koyulaştıran gözyaşları, ince bir sızıntı halinde kaldırımın ufak eğiminden süzülüyorlardı. Asla eğmediği başı ise duvarın dibine geldiğinden beri bir saniye olsun kalkmamıştı Laçin'in. 

Hala delicesine korkuyordu dansçı. 

 Eğer başını kaldırır ve yavaş yavaş sağırlığını yitiren kulaklarının duymaya başladığı kalabalığın arasında piyanistini göremezse ne yapar bilemiyordu. Geldiğinden beri geçen zamanda kalabalık oldukça seyrelmişti ama gözlerinin ara ara değdiği saatin, sanki hiç ilerlemiyormuş gibi gelmesi de izafiyetten nefret etmesini sağlıyordu. 

 Yanaklarındaki ıslaklığı artık görmezden gelemiyordu Laçin. Dudağını bu sefer daha sert dişleyip büzüşmesini engellemeye çalıştı. Ağlamasını gerektirecek bir şey yoktu. Bu yüzden de kendini ağlamadığına inandırmak için uzanıp da yanaklarını, gözlerini silme ihtiyacı duymuyordu. Ama saatinin ilerlememesine rağmen hızla akıp giden zaman, inancını zedelemeye başlamıştı; artık sırılsıklam olan yanaklarını kuruymuş gibi düşleyemiyordu.

 Ama kendine anlatılan hiçbir şeyi kabul edemezdi Laçin. Çünkü kendisiyle konuşan herkes, şimdiye kadar hep yanında olmuş ve hayatını yalanlarla doldurmuşlardı. Yalanların arasındaki tek doğrusunun gelmesini ve eğer anlattıkları doğruysa bunu da Şahin'in söylemesini istiyordu. Aksi taktirde kabul etmesi mümkün değildi.

 Değildi ama inanmadığı yalanlar neden bu kadar canını yakmaya başlamışlardı?

 Yutkunup yine kendi kendini reddetti. Her şey bir oyundu ve piyanisti de çok iyi bir oyuncu olduğu için kendini inandırmıştı; acıyı hissetmesi çok normaldi. 

 Elleri arasındaki saçlarını sertçe kavradı Laçin, olur da yanaklarını silmek gibi bir hataya düşerler diye. Alışık olmadıkları yaşları nasıl silerler bile bilmiyorlardı üstelik. Gözyaşlarıysa özgürce akabileceklerine kendilerini inandıran omuzları, ılık uzun parmakları istiyorlardı; gecenin ayazının bile dondurmaya gücünün yetmediği yanakları kavrasınlar, hafif hafif okşayarak sessizliğine son versinler, hiç olmazsa üzgün notaları duymasına izin versinler istiyorlardı.

 Şimdi olduğu gibi.

 Saatlerdir sessiz sessiz akıttığı yaşları, artık evine kavuşmuş gibi hızlanınca dişlediği dudağını özgür bırakıp duyulmasın diye boğazına hapsettiği hıçkırığını gecenin sessizliğine bıraktı Laçin. Yanaklarını kavrayan ılık avuçlarla yorgun gözleri de kapanınca her bir teline işkence ettiği saçlarını yavaşça bıraktı. 

 ''Laçin...'' Duyduğu ses, müziğini geri getirince bu sefer tüm çekingenliğini bırakıp sesli sesli ağlamaya başladı Laçin. Başını hemen önündeki omza gömüp şimdi kan ve ilacın da eklendiği, tanıdığı sigara-kahve kokusunu derin derin içine çekti.

KAN GÖLÜ BALESİ - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin