37. Bölüm: Dünyanın En Güzel Sesinden, En Güzel Şarkıyı Dinlemek Gibi Bir Şey

549 48 145
                                    

İyi okumalar!

...

 Yüzüne hiç düşmesin gölgeler, başını hiç eğmesin hükümler

 Yükümü al, yükünü ver

 Çünkü sen, O'sun...

 Sen söylediğim en güzel şarkısın, çaldığım en güzel gitar...

 Hevesli esaretim, cahil cesaretim,

 Sen söylediğim en güzel...

...

Ceketinin geniş ceplerinin içindeki anahtarları bir eliyle sıkı sıkı tutarken diğer eliyle de yanında yürüyen gencin elini daha sıkı şekilde tutuyordu piyanist. Ne anahtarların demirlerinin, piyanosundan ayrı kalmaya alışkın olmayan parmaklarını kesecek ne de diğer elinin parmaklarının aşık olduğu gencin yaralı parmaklarını acıtacak kadar rahatsız ediciydi tutuşu. Sadece aklının bir köşesi, henüz çıktıkları apartman dairesindeki evlerine bir daha dönememe şüphesiyle bir köşesi ise baletine bir zarar gelecek, sabah markete giderken bir öğrencinin telefonunundan gözaltında olduğunu öğrendiği babası veya diğerleri tarafından kör gibi maskelenecek bir kurşuna kurban gidecek endişesiyle doluydu. Belki bu da, senelerdir her olayı olabilecek tüm yönleriyle düşünmesinden kaynaklanıyordu, emin değildi ama kendine engel olamıyordu. Çözmeleri gereken konular, bekletmeye gelecek konular değildi ve birkaç saattir tattığı huzuru rahatsız ediyorlardı. Yine de elinden tutan Laçin'in varlığı, bunu da atlatacakları konsunda hem kendine hem de ikisine dair olan inancını canlı tutuyordu. İşte bu yüzden, tutuşunda mükemmel bir denge vardı.

 Dar bir ara sokaktan çıkarken göz ucuyla Laçin'i süzdü Şahin. Varşova'nın dondurucu soğuğuyla pek de baş edemeyen kıyafetleriyle tıpkı kendisi gibi, boşta olan elini cebine gizlemiş, ceketinin fermuarını ise sonuna kadar çekmişti. Ancak yeterli gelmediği oldukça belliydi. Atkıları olmadığı için, kendi çabalarıyla, zorlukla çıkartmaya çalıştıkları kan lekelerinin silik desenler gibi göründüğü ceketinin geniş yakaları ardına gizleniyordu çoğu zaman. Kumaşa çarpıp da kendi yüzüne dönen nefesiyle ısınmaya çalıştığını anlayabiliyordu piyanist, kendisi de aynı durumdaydı çünkü. Güvenliklerini biraz da olsa sağlar sağlamaz en azından iklime uygun birkaç parça kıyafet almaları gerekiyordu, bu detayı da hemen zihninin bir köşesine not etti.

 Liste her an daha da kabarıyor, her şey zorlaşmaya devam ediyordu. Ama Laçin, tam da şu an olduğu gibi, ansızın kaçamak bakışlarını elalarındaki kaçamak bakışlarla yakalıyordu. Şahin'in dudakları ise hemen, belli belirsiz gülümser bir hal alıyordu. Çok değil, belki sadece beş saniye kadar bakıyordu Laçin ama sahip olduğu havasıyla öyle bir etki ediyordu ki, sanki konuşmadan da piyaniste kendi listesinde yer açabileceğini anlatmaya çalışıyordu. Evet, onun da listesi oldukça kabarıktı ama şimdi aşkları gibi, hayatlarını da paylaşıyorlardı. Kimin yükü ağır gelirse diğeri elinden daha sıkı tutabilir, yükünü memnuniyetle paylaşabilirdi. 

 ''Şahin,'' diye söze başladı Laçin, derin bir iç çekti Şahin. Uzun cümlelere alışkın değildi baleti ama kuracağı bir cümle için bile aralandığında dudakları, öyle güzel dolduruyordu ki sesiyle kulaklarını...

 ''Sürpriz diyorsun ama,'' diye tereddütle devam etti Laçin. Şahin onaylarcasına mırıldanınca ise başıyla onaylayıp boğazını temizledi. ''Açıkçası... Sen dediğin için heyecanlandım, inkar edemem ama... Sürpriz kelimesi şu sıralar pek de mutlu etmiyor beni. Ne olduğunu söyleyebilir misin? Seveceğimi düşündüğün için gittiğimizi biliyorum ve seveceğime de eminim. Ama önceden söylesen de gittiğimizde görsem de sevincimden bir şeyler kaybedeceğimi düşünmüyorum.''

KAN GÖLÜ BALESİ - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin