51. Bölüm: Bahar Mezarına Gömsünler Sizi

350 29 205
                                    

Bölüm şarkımız: Dört Mevsim - Fazıl Say & Serenad Bağcan

İyi okumalar!

...

''İnsanoğlunun kalbini adamakıllı tanımak için, umutsuzluğun demir kapılı cildinden nihai dersimizi almamız gerekiyor.''

-Edgar Allan Poe

...

Bazı renkler, sesler ve mevsimler bazı kişilerle, nesnelerle ya da şehirlerle öylesine bütünleşirdi ki o biri anıldığında diğeri de hemen akla gelirdi. Şahin için de Rusya'nın mevsimi kıştı. Bu, tüm sene kışı yaşadıkları anlamına gelmiyordu elbette ama havasının, binalarının, hatta insanlarının bile kışa yaraşır bir soğukluğu vardı ona göre. Bu soğukluğu, belirsizlikten uzak olan benzetmeyi seviyordu.

Ancak piyanistin gözleri, el ele tutuşamadıkları için tatlı bir huysuzlukla kollarını göğsünde kavuşturan ve soğuğu kendisinin aksine pek sevmediği belli olan Laçin'e kayınca siyah irislerine karışan göz bebeklerinin hizasından, dudaklarının kenarına, kıvrılmaları için bir mesaj gönderdi. Oysaki kararmaya saniyelerin kaldığı gri göğün altında, göğün rengini alan gözleriyle, hemen pembeleşen yanaklarıyla öyle güzel görünüyordu ki...

Yürüdükleri parkın sonunda, trabzanlara yaslanmış, kanalın soluk mavi sularını izleyen genci görünce bir iç çekti. Kalbinde özlemden doğan bir hızlanma vardı ve kendiliğinden hızlanan adımlarıyla daha da artmıştı şiddeti.

Hafifçe esen rüzgarda uçuşan, rengi solmuş mavi saçların sahibi de maviyle özdeşleşmişti Şahin için. Öyle bir sonsuzluk vardı gözlerinde; sonsuzluğun özgürlüğüyle, bilinmezliğiyle bakardı. Öyle de bir derinliği vardı ruhunda; en derinlerindeydi hayatın, yanımdasın denilse bile inandıramazdınız bu yüzden. Kollarını açmış, kendini okyanusa bırakmış gibiydi. Ciğerlerindeki hava suyla yer değiştirmiş ancak hayatının belirsizliğini elden bırakmamak için 'ölü' olarak adlandırılmayı tamamen reddettirmişti.

İşte bu yüzden öyle de bir yalnızlık hakimdi ruhuna, o okyanusun en derinlerindeydi çünkü, istenildiği kadar el, istenildiği kadar uzansın, yine de tutamazdı elinden. Okyanus gibi derindi yalnızlığı.

Aralarındaki mesafe iyice azaldığı vakit, adımlarını da yavaşlattı Şahin. Suyu izleyen genç henüz kendilerine dönmeden, yanında bekleyen iki takım elbiseli adam ceketlerini, duruşlarıyla beraber düzeltmişlerdi. Birinin, Fuat olması ise Şahin'in içindeki özlemi tamamen serbest bırakmıştı artık ancak izlediği yerde gördüğü bir şeye kıkırdayan Çağan, geldiklerini fark edince Fuat abisinde oyalanamamıştı Şahin. Uzun bacaklarıyla attığı iki adımla hemen arkadaşının önünde durmuş, hiç beklemeden kollarını bedenine sarmış ve sıkı sıkı sarılmıştı.

Kollarının arasında gerçek anlamda küçücük kalan beden, içini sızlatıp, zamanla da sanki kemiklerini ellerinde hissediyormuş gibi olunca tüm sızıları net bir acıya evriltmişti. Ancak donup kalan beden de cansız şekilde sarılışına karşılık verince içindeki acıyı belli etmemek adına kendini sıkı sıkı tembihledi Şahin. Çağan için üzülmesine gerek yoktu. Ne de olsa yirmi seneyi aşkın süredir, aynı okyanusun dibindeydi arkadaşı. Bir belirsizlikte de olsa hayata bağlı kalabilmişti, kendine kilometrelerce uzaktan uzatılan ellerden birini tutacak gücü olduğuna inanıyordu bu yüzden. Yapması gereken tek şey yanında durmaktı.

Kendini hafifçe geri çekip kendine ifadesizce bakan mavileri süzdü önce Şahin. Verdiği kilolar, incelen yüzünden de belli oluyordu. Gözleri kızarmış, altlarıysa mavi-mor damarlarla renklenmişti. Çağan'ın kendine olan bakışları, Şahin'in korkmasına sebep olmadan önce yanındaki Fuat'a dönmüştü mavi saçlı genç ve Fuat'tan gelen gülümsemeyle sanki karşısındakinin Şahin olduğunu onaylatmıştı. Aldığı onay ise, bakışlarındaki tüm ifadesizliği anında silip mavilerini heyecanla irileştirmesine yetmiş, dudaklarına ise bir gülümseme yerleştirmişti.

KAN GÖLÜ BALESİ - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin