43. Bölüm: Yaşıyorlar. Acı Çekiyorlar. Ölüyorlar.

382 36 55
                                    

Bölüm Şarkımız: Skillet - Awake And Alive

*Bölüm ismimiz Adam Fawer'ın Olasılıksız kitabından alıntıdır.

İyi okumalar...

...

Dünyayla savaştayım, çünkü ben asla ruhumu satmayacağım

Kararımı çoktan verdim;

Ne olursa olsun, satılan ya da satın alınan olmayacağım.

İnancım zayıfladığında ve pes edecekmiş gibi hissettiğimde

Sen, bana yeniden hayat veriyorsun.

...

 Alaylı bir gülüş, sanki her seferinde artan bir kahkaha gibi; sokağın başından duyulan yavaş adımlar, son sürat üzerlerine koşan bir ordunun ayak sesleri gibi piyanistin kulaklarında büyüyor, zihninde susturamadığı seslere bir yenilerini ekliyordu. Aldığı, kendi nefesi, sanki kendi kendinin kulağına dudaklarını yaklaştırmış gibi yakından, boğuk şekilde duyulmaya başlayınca ise hemen yutkunup kendine gelmeye çalıştı. Şimdi zihnini açık tutması gereken bir zamandaydı, dikkatini toplamalıydı. Ama beklemediği anda, kasılan omzuna yerleşen el olmasa, bunu yapması bir anlığına imkansız gibi hissetmişti.

 ''Şahin...'' Laçin, olabildiğince kısık sesle seslenip göz ucuyla kendine dönen Şahin'e de çenesiyle, sokak lambalarının altında gittikçe boyları uzayan gölgeleri işaret etti. Her an bayılacakmış gibi hisseden bir diğer kişi de kendisiydi. Ağzını açtığı an kusacakmış gibi hissetmişti ama bir şekilde güçlerini toplamak zorundaydılar.

 Şahin adamın bileklerini tutan elini sıkılaştırıp sevgilisine dönmeden başını, hızlı hızlı, kararsızlığını da gizlemeden olumlu anlamda salladı. Konuşmayacağından emin olduğu adamın belini yokladı ve ilk temasında bile avuç içini yakan silahı kavrayıp aldı. Silahın kabzasını sertçe adamın ensesinin üzerine doğru vurup eğildiği yerden doğruldu. Zihnindeki, adamın alaylı kahkahaları sussa da şimdi de babasının şeytani gülümsemesini görür gibi olmuştu.

 Ait olduğun yerden kaçamazsın.

 ''Koş...'' Kendisinin bile duyamayacağı şekilde mırıldanırken bayılıp yere düşen adamın bedenini süzdü Şahin. Alnında biriken teri dirseğinin içiyle silip bilinçsizce sevgilisinin yanına adımladı. ''Koş-koşabilir misin? Laçin... koşmamız ge-''

 Piyanistinin boştaki elini sıkıca tutup önlerini bile görmedikleri, karanlık, dar ara sokağa doğru Şahin'i de çekiştirerek adımlamaya başladı Laçin. Bacakları titrese de kendini zorlayarak koşarcasına yürümeye çalışıyordu. Şahin de henüz elindeki ele karşılık vermemiş olsa da hafif hafif yalpalıyor ama kendine olabildiğince eşlik ediyordu. Birkaç adımdan sonra ise uzun parmaklar yavaş yavaş kendi elini sarmış, piyanistiyle beraber koşmaya başlamıştı. 

 Ne doğruydu ne yanlış; iki genç de şu an bunu düşünemiyordu. Belki arkalarından büyük bir kalabalık koşuyor, belki gittikleri yol adamlarla sarılı belki de çıkmaz bir sokak... Önlerine ne çıkacağını da bilmiyorlar, çıksa ezip geçmek uğruna güçlerinin yettiği hızla koşuyorlardı.

 Tüm kaçışlarının, kendilerine açtıkları yollarının kapandığı gerçeği artık fiziksel bir yorgunluğu da hissetmelerine sebep olmuştu ama şimdi sadece hayatta kalma iç güdüsünün getirdiği güçle devam ediyorlardı. Ölümü arzulayan birinin bile son saniyesinde yaşamı arzulamasının getirdiği güçle çırpınması gibi...

 ''Bekle!'' Laçin, aniden adımlarını durdururken kendine, sorarcasına çatılan kaşlarıyla dönen Şahin'e baktı, bir eliyle ilerideki sokak lambalarını işaret etti ve küçük adımlarla, piyanistini yarı aydınlık olan yola yönlendirdi. ''İnsanların içinde zarar veremezler, değil mi?'' diye sadece olumlu cevabı almak istediğini belli eden, kısık sesiyle sordu kumral genç.

KAN GÖLÜ BALESİ - BLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin