Yapmam gerekeni yaptım.
O sürtüğü o ıssız evde kaderine terk ettim.
Yanına ne bir yemek ne de su bıraktım. Onu bağlamadım ya da kilitlemedim. Çünkü eğer orada olduğunu herhangi bir fark ederse kaçırılmış ya da zorla orada tutulmuş gibi görünmemesi gerekiyordu. Zaten orada onu birinin bulması çok zordu, ancak işimi garantiye almak zorundaydım. Yapabileceğinin en fazlası ormanda bir şekilde yolunu bulup bir yola ya da bir eve varmaktı. Bunun olması da zaman alacağından endişelenmiyordum.
Neyse ne! Bunların hiçbiri aslında umurumda değil. Bir an önce Felix'e geri dönmek istiyordum.
Artık engel yoktu.
Eve vardığımda derin bir nefes alarak rahatladım. Artık bu duvarların arasında daha huzurlu hissediyordum sanki.
Hiç vakit kaybetmeden Felix'in yanına inmek istiyordum. Onu doyasıya öpmek, kucağında ağlamak ve kendimi ona teslim etmek istiyordum. Onunla bir bütün olmak, gözlerinin içinde kaybolmak ve zevkten başım dönünceye kadar onunla sevişmek istiyordum.
Bu dünyada sadece ikimiz vardık artık. Hiçkimse ve hiçbir şey umurumda değildi.
Derin bir nefes daha aldım ve bodrum katına inen merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başladım. Zafere ulaşmanın yarattığı mutlulukla iniyordum merdivenlerden, birazdan göreceğim yüze gururla bakacaktım. Başardım, sana ait olmak için her şeyimi feda ettim diyecektim ona. Sadece benimsin, sadece seninim...
Son basamağa geldiğimde başımı kaldırıp Felix ile göz göze geldim. Bıraktığım yerde öylece duruyordu. Ona gelmemi beklercesine gözleriyle beni takip ediyordu. Yüzünde bir mimik olmamasına rağmen içinde kopan fırtınayı görebiliyordum. Kafasında bir sürü soru olduğunu, hala biraz da olsa benden korktuğunu, beni arzuladığı halde bunu söyleyemediğini görebiliyordum. Dudakları hafifçe aralanırken çoktan ona varmıştım.
"Riley..." diye adımı söyledi ancak sesinde merak ve korku vardı. Anneme ne olduğunu merak ettiğini biliyordum, ona yapmış olabileceklerimden korktuğunu da... Ama bunların hiçbirini sormadı. Çünkü aslında duymak istediğinden emin değildi. Biliyordum.
"Felix. Artık endişelenmene gerek yok. Artık tamamen seninim. Hiçbir engel yok." dedim yüzüne doğru hafifçe eğilirken. Bunu yaptığımda arkasına doğru iyice yaslandı. Ancak benden kaçmadığını, ona daha da yaklaşmam için yer açtığını biliyordum. Çünkü ellerini göğsüne çekerek kucağını bana sergiliyordu. Ben de ona istediğini vererek kucağına oturdum. Bacaklarımın arasında belli belirsiz onu hissediyordum.
"Riley... Sen nasıl bir şeysin?" diye sordu. Kaşlarımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım. "Bana ne yaptın? Neden içinde bulunduğum durum artık beni rahatsız etmiyor? Neden şu anda seni deli gibi öpmek istiyorum?" Sesi sonlara doğru kısılırken bacaklarımın arasında bir hareketlilik seziyordum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ona ne istediğini hatırlatmam gerekiyordu sanırım.
"Çünkü beni istiyorsun Felix. Doğruyu yanlışı düşünmeden, en saf en ilkel duygularınla arzuluyorsun beni. Sana ait olmamı seviyorsun, sana teslim olacağımı bilmek seni çıldırtıyor. Hiç yaşamadığın bir şeyi sunuyorum sana ve sen de aradığın şeyin bu olduğunu fark ediyorsun. Beni istediğini biliyorum. Karşı koyma artık Felix. Seni mutlu etmeme izin-"
"Çöz beni." dedi sözümü keserek. Gözlerinde hiç görmediğim bir parıltının gezindiğini fark ettim. Göz bebekleri büyümüş, dudakları hafifçe aralanmış ve nefesi sıklaşmıştı.
İtiraz etmedim, tereddüt de...
Kucağından kalkıp önce ayaklarını çözdüm. Arada bir gözlerine bakıp hala aynı hislerle dolup taştığına emin oluyordum. Sabredemiyordu, görebiliyordum. Daha sonra ellerindeki bağlardan kurtardım onu, çözdüklerimi bir kenara fırlatırken gözlerimi ondan çekmiyordum.
Bileklerini hafifçe ovuşturarak ayağa kalktı. Gözleri kapkaranlıktı. Neredeyse korkup ağlamama sebep olacak kadar yoğun ve tehlikeliydiler. Serbest kaldığı için bana zarar verecek miydi bilmiyordum. Hisleri bir anda gidip aklı yerine gelmiş miydi bilmiyordum. Beni bırakıp gidecek ve onu sonsuza dek kaybedecek miydim bilmiyordum. Geri adım atmamaya çalıştım ama yapamadım.
Bir adım geri attım.
Bunu görünce gözlerini gözlerimden çekip tüm bedenimde gezdirdi. Biraz şaşırmış gibiydi. Ellerini iki yana indirdi ve birkaç saniye boyunca gözlerime bakarak durdu.
Durdukça daha çok gerildim. Nefesim kesilecek gibi oluyordu. Kalbimin atışını kulaklarımda duymaya başlamıştım.
Ve Felix hamlesini yaptı.
Elleriyle yüzümü avuçladı ve beni şehvetle öpmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FANCY
Random''Öyle bir sevişelim ki Felix, Tanrı'nın cehennemi bile tenimizin sıcaklığını kıskansın.'' Kızın ruhu kırmızıydı. Ve çocuk, kırmızının en tutkulu tonuna boyandı. *Sadece yasal veya psikolojik yetişkinliğe ulaşmış olanlar okuyabilir.