Henüz Felix'le göz göze gelmemin şokunu atlatamadan ön kapının anahtarla açıldığını ve sertçe kapatıldığını duydum. Gözlerimi Felix'ten ayırıp arkama bakarak girişi görmeye çalıştım ama buradan net bir şey göremiyordum. Eve girebilecek tek kişi annemdi ve o da gitmişti.
Öyle sanıyordum.
Hiç sesimi çıkarmadan bekledim. Bodrumda gündüzleri biraz ışık olduğu için yapay ışığa gerek duymuyor ve loş bırakıyordum. Bu yüzden yarı karanlık olan odada bir nebze daha kamufle ve daha güvende hissediyordum. Merdivenlerin başını dikkatle izlemeye başladım. Orada belirecek siluet için korkuyla bekledim. Annem olması en kötü, hırsız olması en iyi ihtimaldi. Durumumun garipliğini düşünürken merdivenin başında bir kadın belirdi.
Hızla geri çekilerek duvara yaslandım. Beni görmediğine emindim çünkü ben de onu tam görememiştim. Merdivenlerin sonunda duvarın kenarına yaslanmış beysbol sopamı sağ elimin parmaklarıyla sessizce kavradım ve kaldırdım. Merdivenden gıcırtılar gelmeye başlamıştı. Her kimse aşağı iniyordu. Hayır, hayır, hayır! Buraya gelmemeliydi. Felix uyanık ve gözler önündeyken o kadın her kimse burada olmamalıydı. Bir şahit bütün planımı alt üst ederdi. Bir kişinin Felix'i bu bodrumda görmesi ihtimalini hesaba hiç katmamıştım. Çünkü eve gelen giden olmadığı gibi annem de birkaç haftada bir geliyordu. Buna güvenerek hiçbir hazırlık yapmadığım için kendimi yumruklamak istiyordum.
Kadın son basamağa geldiğinde artık Felix görüş açısındaydı. Sırtımı yasladığım duvardan ona görünmüyordum fakat ben de onu göremiyordum. Bodrumun içine doğru birkaç adım attığında Felix de onunla göz göze gelmişti. Sonra bir an için Felix'in umut ve korkuyla karışık gözleri üzerime kilitlendi. Bunu fark eden kadın arkasına dönüp benimle yüzleşmek için bir hamle yaptığında beysbol sopasını sırtına geçirdim.
Bayılarak yere düşen kadının suratına yaklaştığımda bu kişinin annem olduğunu gördüm.
Tüm bedenimin titrediğini hissediyordum. Beysbol sopası ellerimden kayıp gürültüyle yere düşerken kendimi soğuk zemine bıraktım. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Onca yıldır tuttuğum bütün kinim ve öfkem gün yüzüne çıkarken bundan sonra olacakları da düşünerek durumumu daha da kötü bir hale sokuyordum. Artık bir şahit vardı ve bu şahit annemdi. Ondan kurtulmanın düşüncesi bile kanımı dondurmuştu.
İlk defa bir insana karşı bu duyguları hissettiğimi fark etmiştim. Birini öldürmek benim için duygusal olarak etkisiz bir şeydi. Bu hayatta umursadığım tek insanın Felix olduğunu düşünürdüm. Ancak birkaç saniye içinde hissettiklerim anneme karşı da bu tür duygulardan biraz da olsa beslediğimi anlamama yetmişti. Yine de her türlü önceliğim Felix'ti ve eğer annem beni Felix'ten koparacak herhangi bir şey yapacak olursa ona bunu ödetirdim.
Felix'ten kopma düşüncesi beni kendime getirdi. Annemi hemen sırt üstü çevirip ağır bir hasar alıp almadığına baktım. Hiçbir yerinde belirgin bir şey yoktu. Nabzı atıyor, nefes alıp veriyordu.
Kafamı kaldırarak nefes alıp verdiğimde bir kez daha Felix ile göz göze geldim. Kendini tutmaya çalışarak ağlıyor ve çığlık atmak üzere gibi duruyordu. Ona gelen ilk ve tek umuduna beysbol sopasıyla saldırmıştım. Anın şoku da üstüne eklenince sinirlerinin bozulduğunu tahmin edebiliyordum.
''Felix.'' dedim yumuşak bir sesle. Gözleri annemden bana çevrildi. Artık suratımı gördüğü için sesimi de değiştirme ya da gizleme gereği duymuyordum. ''Korkma. Lütfen, sakin ol.'' Hiçbir şey demeden ağlamaya devam ederek yüzüme bakıyordu. Çığlık atmak üzere olduğunu düşünüyordum. Çığlık atmak üzere olduğuna emindim.
Koşarak yanına vardım ve banttan bir parça kopararak ağzına yapıştırdım. Güçlü bir çığlığı son anda önlemiştim. Şimdi sadece boğuk inleme sesleri duyuluyordu.
Annemi ve Felix'i o şekilde bırakarak mutfağa çıktım. Tahta sandalyelerden birini kaparak bodruma tekrar indim. Sandalyeyi odanın bir köşesine yerleştirdikten sonra annemin yanına eğildim. Annem aşırı kilolu bir kadın değildi. Yine de çok güçlü olmadığım için zorlanarak onu yerden kaldırdım. Sandalyeye doğru sürükleyerek götürdüm ve oturttum. Koli bandıyla ayaklarından başlayarak, üst bacağını ve belini çevreledim. Bileklerini sandalyenin koluna yerleştirip bantladım. Pazularının çevresinden de bir tur geçerek tüm bedenini sabitlemiş oldum. Ağzına da bant yapıştırdıktan sonra biraz geri çekilip herhangi bir şeyi unutup unutmadığımı kontrol ettim. Yeterince sabit görünüyordu.
Felix bandın ardından bağırmaya devam ediyordu.
Bunca zamandır içimde yanan ateşi bastırmak için yeterince uğraşmıştım. Onu ürkütmemek için dikkatli olmaya çalışıyordum ama içimde tuttuğum tüm duygularım alevlenip bir anda ortaya çıkınca bütün hıncımı Felix'ten çıkarmak istedim. İnlemesi ve ağlaması yeterince tahrik edici değilmiş gibi bir de gözleriyle gözlerimi deliyordu. Kızarmış gözlerine kenetlendiğim birkaç saniye boyunca kendimi frenlemeyi denedim. Ancak bu imkansız görünüyordu.
Koşarak yanına gittim ve kendimi dizlerimin üstünde yatağa attım. Kucağına çıkarken ağzındaki bandı sertçe çekerek yere attım ve kendimi onun büyülü dudaklarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FANCY
Sonstiges''Öyle bir sevişelim ki Felix, Tanrı'nın cehennemi bile tenimizin sıcaklığını kıskansın.'' Kızın ruhu kırmızıydı. Ve çocuk, kırmızının en tutkulu tonuna boyandı. *Sadece yasal veya psikolojik yetişkinliğe ulaşmış olanlar okuyabilir.