Bölüm 24

4.1K 40 2
                                    

Annemi sürükleyerek bodrum katından çıkarırken çocukluğuma dair anılarımın hepsi beynime hücum ediyordu. Yalnız geçen gök gürültülü gecelerde nasıl ağladığımı hatırlıyordum mesela. Komik, benim gibi bir kızın bir zamanlar bundan korkuyor olması. Şimdilerde korku hissine ne kadar nadir kapıldığım düşünülürse bir zamanlar gerçekten aptalın teki olduğuma ikna oluyordum. Şimdi tek korkum Felix'i kaybetmekti ama bu korkumun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğinden emin olacaktım. Felix benimle olmak zorundaydı.

Bazen de kapımızın önünden geçen polis arabalarından ve ambulanslardan korkardım. Sesleri bana ölümü çağrıştırırdı. Biri ölüyor ya da ölmek üzere diye düşünürdüm hep. Bazen de belki annem buraya gelmek üzereydi ve son dakikada onun başına bir şey geldi diye düşünürdüm. Ama bu düşüncelerle korkuya kapıldığım hiçbir gece annem eve dönmemişti.

Annemi kapının girişine yakın bir yerlere bırakıp ne yapmam gerektiğini düşündüm. Eğer onu öldürürsem her ne iş yapıyorsa patronları ondan haber alamayınca polise haber verir ve polis de mutlaka evime gelirdi. Birkaç arkadaşı olduğuna emindim ve onlar da bunu yapabilirlerdi. Onu bir yere kapatsam bile Felix kadar uysal olmadığından işleri benim açımdan hiç kolaylaştırmayacaktı, bunu biliyordum. Git ve bir daha dönme diye evden kovsam arkasında bir orduyla gelip Felix'i alır ve beni de tımarhaneye kapattırırdı.

Ne yapacağımı bilmez halde onu orada saatlerce tuttum. Şansıma bu süre içinde hiç uyanmamıştı. Ben de sessizlik içinde daha rahat düşünebiliyordum. Ancak fikirlerimin hepsi bir noktada çıkmaza giriyordu. Kafamda oluşan senaryoların her birinin sonunda büyük ihtimallerle yakalanıyor ya da muhtemelen kendimi öldürerek kurtuluyordum. Bu noktaya kadar her şey güzel gitse de Felix'ten ayrılma düşüncesi ile yeni bir plan ileri sürmek zorunda hissediyordum.

Hava kararmak üzereydi, dışarıda sağanak yağmur ve gök gürültüsü vardı. Ne yapacağımı bilmeyerek kapıya sırtımı dayamış otururken ayak seslerinin eşiğimize yaklaştığını duydum. Sert adımların sahibi eşiğe gelince durdu ve birkaç saniye yağmur sesinden başka bir şey duyamadım. Bu kişi her kimse kapıyı çalmıyor ama gitmiyordu da.

Yağmur sesleriyle geçen bir dakikanın sonunda kapı üç kere ağır ağır tıklatıldı. Gerginlikten yerimden kalkıp kapının deliğinden kimin geldiğine bakamıyordum bile. Ya polis geldiyse? Ya Vincent beni bulduysa? Ya Monica keçileri kaçırıp kapı kapı dolaşmaya karar verdiyse? Ya annemin patronu ya da arkadaşlarından biriyse? Hepsi de bir felakete yol açabilecek kişiler olurdu. Annem kapıda baygın yatarken ve Felix de bodrum katında hapisken kapıyı her kim çalıyorsa beni bitirebilirdi.

Aklıma gelen ihtimallerle korku içinde sessizce ayağa kalktım. Annemi salona doğru sürükledikten sonra dönüp kapıya minik adımlarla yaklaştım. Çıt çıkarmamaya özen gösteriyordum. Her ne kadar dışarıdaki yağmur sesinin benim çıkarabileceğim sesleri bastırabilecek kadar güçlü olduğunu bilsem de işimi garantiye almak zorundaydım. Kapının arkasında durup deliğe doğru eğildim. Kalbim deli gibi atıyordu.

Delikten dışarı baktığımda kapının önünde hayatımda daha önce hiç görmediğim fakat bir şekilde tanıdığımdan emin olduğum bir adam dikiliyordu.

FANCYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin