Dudaklarında şehvetle dans ediyor, ensesinden omuzlarına doğru ellerimi kaydırıyor, bacaklarının hizasından daha yukarılara çıkarak ona yaklaşıyordum. Tam altımda sımsıcak tenini hissediyor, dudaklarının ve dilinin ıslaklığıyla kendimden geçiyordum. Felix ilginç bir şekilde bana karşı koymuyor, aynı tutkuyla karşılık veriyordu. Kendimi kaybettiğimi hissediyordum. Dahası için yanıp tutuşurken derinlerimden gelen seslere engel olamıyordum. Bu durum beni daha da tahrik ediyorken Felix'in dudaklarım üzerindeki hareketlerine bir hırçınlık katıyordu.
Zamanının geldiğini düşünüyordum. Artık birlikte olma vakti gelmişti.
Odanın bir köşesinde baygın duran annemi umursamadan Felix'in kemerini çözmeye başladım. Ellerim aceleci ve sertti. Bir an önce ona ulaşmak istiyordum. Cüretkar tavırlarım Felix'i korkutmuyordu. Bu durum daha önce yaptığı gibi yine beni kandırabileceği ihtimalini aklıma getiriyordu. Kendimi kaybetmemi fırsat bilip bana saldırmış, boynumu sıkarak beni öldürmeye çalışmıştı. Yine aynı şeyi yaşamaktan bir parça çekindiğimden ellerini ve ayaklarını çözmemiştim.
Elim pantolonunun fermuarına gittiğinde çoktan hazır olduğunu fark ettim. Onun üzerinde bu etkiyi bırakabildiğime şaşırmamın yanında bu durumdan büyük bir haz almıştım. Bir şeylerin Felix için de değiştiğini görebiliyordum. Beni kandırmadığına bu şekilde bir kanıt bulmuş olmak benim için çok değerliydi.
Kalçalarını öne iterek pantolonunu sıyırmama yardım etti. Dudaklarımız dakikalardır olduğu gibi hala bir bütündü. Nefes bile alma gereği duymuyordum çünkü yaşamak için ihtiyacım olan her şeyi sanki Felix'te buluyor gibi hissediyordum. Ancak o benden ayrıldı.
''Ellerimi çöz.'' dedikten sonra tekrar dudaklarıma geri döndü. Bu talebini gerçekleştirip gerçekleştirmemek arasında gidip geldiğim iki saniyede bu kadar istekli görünüşünü bir artı olarak gördüğüme karar verdim. Beni kandırdığını düşünmüyordum. Bana dokunmak için yanıp tutuştuğunu düşünüyordum.
''Riley.'' diye dudaklarımın üzerine fısıldadığında kendimden geçtiğimi hissettim. Adımı daha önce hiç bu kadar seksi bir şekilde söylediğine tanık olmamıştım. Dahası, daha önce adımı söylediğine hiç tanık olmamıştım. Bu da mutluluğumu bir anda yok edip endişe duymama sebep olmuştu. Çünkü ona adımı hiçbir zaman söylememiştim.
''Felix...'' dedim öpüşmemize ara vermeden. ''Sen... adımı nereden biliyorsun?''
''Seni tanıyorum. Seni daha önce gördüm.'' Uzaklaşıp gözlerine bakma isteği duydum. Bunu yaptığımda onun dudaklarının kızarmış ve daha da çekici göründüğünü fark ettim. Ancak bunu konuşmalıydık. Çünkü beni tanıyor olması her şeyi değiştirirdi.
''Nasıl olabilir? Daha önce hiç tanışmadık. Ben seni tanıyordum. Sen beni değil.'' Ben bunları söylerken gözleri yüzümde geziniyordu.
''Aynı lisedeyiz. Birçok dersimiz aynı. Sen, bu derslerin hiçbirinde konuşmuyorsun. Ben de bu gizemini çözmek istedim, ufak tefek araştırmalar işte. Beni benden daha iyi tanıdığını düşünürsek ne kadar meraklı olduğumu biliyorsundur.'' Gülümsedi. Şaşkınlık içinde başımı salladım. Beni merak ettiğine inanamıyordum. Hakkımda herhangi bir şey bildiğine inanamıyordum. Felix beni tanıyordu. Ama konuştuğum onca zaman boyunca sesimden beni çıkaramamasının sebebi buydu. Okulda, onun yanında hiç konuşmamıştım. Sadece adımı, yüzümü ve aldığım dersleri biliyordu.
Hayatım boyunca beni hiç bu kadar merak eden bir insan olmamıştı. İnsanlar silik bir hayaletmişim gibi üstüme yürürdü hep. Lanetliymişim gibi benimle tek bir şey bile konuşmazlardı. Bir çoğunun adımı bile bilmediğini düşünüyordum. Ama Felix... Aslında beni görmediğini düşündüğüm bunca zaman boyunca benden haberi olan tek insanmış. Beni merak eden, hakkımda bir şeyler öğrenmek için ufacık da olsa bir çaba göstermiş tek insanmış.
Bunların hiçbiri şu an için umurumda değildi. Tek istediğim Felix'in içimde olmasıydı.
Bu kısa duraksamamızın ardından tekrardan Felix'in dudaklarına bıraktım kendimi. Bir yandan da kelepçesinin kayışını uzatmaya çalışıyordum. Ellerini daha özgür kullanabildiğinde artık her yerime dokunuyordu. Elleri boynumda ensemde ve sırtımda geziyor, bazen kalçalarımı sıkıyor ve beni kendisine doğru bastırıyordu. Aramızdaki tek engel benim pantolonum ve onun iç çamaşırıydı. Bir an önce bunlardan da kurtulmak istiyordum.
Ellerimi pantolonuma götürürken Felix benden önce davranarak düğmesini ve fermuarını açtı. Külotun içinden işaret ve orta parmağıyla ıslak tenime dokunduğunda bağırmamak için kendimi zor tuttum. Parmaklarını ileri geri sürtüyor, göğsünde tutamadığı kesik nefeslerini dudaklarıma veriyordu. Nefes almayı çoktan kesmiştim. Sadece orada olmasının tadını çıkarıyor ve noktayı bulmasına yardım edercesine kıpırdanıyordum. Henüz tamamen içimde olmayan parmaklarını dairesel hareketlerle tenimde gezdirirken bir eli de bacağımı okşuyordu. Sarhoş gibi hissediyordum. Aklım yerinden çıkacak gibiydi.
Felix parmaklarını daha büyük bir hızla tenime sürterken çığlık atmamak için zor duruyordum. İnlemelerimi bastırmak için dudaklarımı Felix'in omzuna bastırdım. Bu sırada kafamı yan çevirdiğimde gözlerim anneme kaydı.
Ne kadardır uyanıktı bilmiyordum ama göz göze geldiğimizde yüzünde gördüğüm şoku bir ömür unutmayacağımdan emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FANCY
Random''Öyle bir sevişelim ki Felix, Tanrı'nın cehennemi bile tenimizin sıcaklığını kıskansın.'' Kızın ruhu kırmızıydı. Ve çocuk, kırmızının en tutkulu tonuna boyandı. *Sadece yasal veya psikolojik yetişkinliğe ulaşmış olanlar okuyabilir.