Bütün eşyaların yerleşmesi yaklaşık 2 saatimi almıştı. Zaten o saatten sonra da hava aydınlanmıştı. Okul için daha dört saatim vardı bu yüzden biraz uyuyabilirdim.
Felix'i sörf tahtasından çözüp yatağa yatırdım ve ellerini kelepçeleyip kancalara sabitledim. Ayaklarını da halatla bağladım. Kurtulacağını sanmıyordum. Ben okuldan dönünce muhtemelen uyanmış olacaktı. Bağırıp insanları toplamasını istemeyiz. Ağzını bantlamak zorunda kaldığım için üzgünüm Felix. Ama bir şeyi unuttum, siz bunu fark etmediniz.
Felix'in beni tanımamasını istiyordum, değil mi? Bunun için gözlerini bağlamam gerekmez mi? Ah, benim hikayemin içindeyseniz gözünüz hiçbir zaman hiçbir ayrıntıyı kaçırmamalı. Yoksa sonu felaket olur!
Felix'in gözlerini yumuşak bir kumaş ile bağladıktan sonra odama çıkıp uyudum ve birkaç saat sonra alarm ile kalktım.
Okul için giyinmekten ve bir şeyler yemekten başka hiçbir şey yapmıyordum. Ne çantamı hazırlıyor ne de ödevlerimi yapıyordum. Okul gram umurumda değildi. Beni okuldan atsalar bile önemsemezdim. Çünkü okumayı ve öğrenmeyi hiçbir zaman sevmedim. Beni her zaman bundan soğutan şeyler oldu. Bilirsiniz, çocukluk travmaları falan. Ama lise başladığında Felix'i gördüm ve artık okul benim için bir anlam ifade etmeye başlamıştı. Felix'in olduğu her yere gidebilirdim. Okul dahil.
İçi neredeyse boş çantamı omuzlayıp mutfağa indim ve kendime bir tane muz yıkayıp evden çıktım.
İşte hikayenin en sevdiğim kısmına geliyoruz. Bu bölümün adı: Monica'ya Orta Parmak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FANCY
Acak''Öyle bir sevişelim ki Felix, Tanrı'nın cehennemi bile tenimizin sıcaklığını kıskansın.'' Kızın ruhu kırmızıydı. Ve çocuk, kırmızının en tutkulu tonuna boyandı. *Sadece yasal veya psikolojik yetişkinliğe ulaşmış olanlar okuyabilir.