Bazen insana, aldığı nefesler yetmezdi. Derin nefesler alır ama yine de o aldığı nefesler ciğerlerine hiç uğramamış gibi hisseder. Tam nefes aldığını hissettiğinde ise kalbinde derin bir bıçak yarası açılmış gibi bir acı saplanır.
Taehyung da tam böyle hissediyordu. Aldığı nefesler ona yetmiyor, derin nefesler alıyor ve ciğerleri şişeceği zaman ise kalbine derin bir bıçak sızısı giriyor. Sebebi ise tam karşısındaydı.
Esmer beden elini yasladığı duvara biraz daha yaklaştı ve gördüğü bedenin ifadesiz yüzü ile arkadaşını dinlemesini izledi. Aklında ise dönüp dolaşan sorular vardı. Hoseok onu nereden tanıyordu? Jeongguk Hoseok'un hastası mıydı? Öyleyse ne rahatsızlığı vardı? En önemlisi ise Jeongguk neden kendi ayakları üzerinde durmak yerine bir tekerlikli sandalyede oturuyordu?
Aklındaki sorular bir yana sıkışan kalbi ona hiç yardımcı olmuyor, işleri daha da zorlaştırıyordu. Yıllarca aradığı beden karşısındaydı, kalbi onu neden zorlamasın ki?
Telerlikli sandalye Jeongguk'un annesi olan Bayan Jeon tarafından esmerin olduğu tarafa çevrildiğinde Taehyung ne yapacağını bilemeyerek duvarlar arasında kalan lavaboya girdi hızla. Kalbi göğsünden çıkmak istercesine çarparken sırtını kapıya yasladı.
Gözleri etrafta gezindi. Kimse yoktu ve onun şuanki halini kendi bile tahmin edemezken başkasının görmesini istemiyordu. Yıllar sonra, kendi yüzünden kötü bir şekilde ayrıldığı sevgilisini görmüştü. Yıllardır aradığı, özleminden kavrulduğu bedeni görmüştü ama durumu zihninde yankılar oluşturmuştu. Neden, neden o sandalyede oturuyordu değerlisi?
Solukları birbirine yetmezken kapıyı yavaşça araladı. Dışarıda gözlerini gezdirdiğinde görünürde birileri yoktu. Bedenini dışarı çıkarıp geldiği yolu geri gitmeye başladığında buraya gelmesinin asıl amacını unutmuş gibiydi.
Köşeyi dönüp kapısı yeni kapanan asansörü gördüğünde telaşa kapıldı. Uzun yıllardır kontrol altına aldığı duyguları şimdi birbirine girmişti. Ne hissetse bilmez, bunu hissediyorum dese yalan söylemiş gibi olurdu. Çünkü şuanda kendini çözebilecek durumda değildi.
Hiç düşünmeden hızlıca merdivenlere yöneldi ve koşarak merdivenleri inmeye başladı. Hiçbir şey bilmiyor, umursamıyor ve buna rağmen soluksuz bir şekilde koşarak iniyordu basamakları. Bu hızla yere kapaklanması an meselesiyken o bunu umursamıyordu. Onun aklından tek bir şey geçiyordu koşarken. 'Sadece biraz daha...' diyordu içinden.'Sadece biraz daha göreyim o güzel yüzü.'
Çoğu kez düşme tehlikesiyle tökezlediği basamakları sonunda bitirdiğinde ciğerlerine yetmiyordu solukları ama o yine de umursamadan önce asansöre baktı. Asansörün çoktan durup başka bir kata çıktığını gördüğünde ise bedenini hızlıca çıkışa doğru ilerletti. Tuhaf davranıyor ve etrafındaki insanların dikkatini çekiyordu ama kimin umrundaydı ki? O sadece bıkmadan saatlerce izleyeceği güzel yüzü biraz daha fazla görmek istiyordu.
Bahçeye çıkan esmerin gözleri hızlıca etrafı talan etti. Görmeyi beklediği bedenleri göremeyince 'kaybettim.' diye düşündü ama pes etmedi ve "Belki..." diye mırıldanarak arkada olan açık otoparkın yolunda ilerlemeye başladı. Adımları hızlıydı yine, solukları ise az da olsa düzene girmişti.
Yürüdü, hızlı adımlarla istediği yere yaklaştı ama hastane binasınım köşesinde durdu. Sırtını duvara yaslayarak derin nefesler aldı birkaç saniye. Kafasını uzatıp kenardan baksa belki de aradığı yüzü görecekti ama şimdi neden gergindi ki? Bunu istemiyor muydu zaten?
Kafasını iki yana salladı. Zaman kaybediyordu ve o yeterince zaman kaybetmişti. Daha fazla kaybetmek istemiyordu.
Sanki gizliden görmemesi bir şeyi görmeyi çabalayan küçük bir çocuk gibi elini duvara yasladı ve sadece gözleri gözükecek şekilde kafasını duvarın köşesinden uzattı. İşte! Oradaydı! Belki diye içinden geçirdiği doğruydu. Özlediği güzel yüz oradaydı.
Beyaz renkteki arabanın hemen yanında, tekerlekli sandalyede oturmuş ve başını aşağıya eğerek yanında konuşan annesini dinliyordu ya da öyle görünüyordu. Yüzü eğikti. Çok görünmüyordu ama olsundu işte. Bu kadarı bile esmer için fazla geliyordu.
Esmer beden sandalyeye oturan bedeni inceliyordu şimdi. Gözleri sürekli nemlensede bulanık görmemek için göz kapaklarını hızlı hızlı kırpıştırıyor, karşısındaki yüzü görmenin bir saniyesini bile kaybetmemek istiyordu.
İzlemeye devam ettiği sırada yanlarında nereden geldiğini bilmediği Bay Jeon belirdi. Hafif bir tebessüm etti Taehyung. Bu adamı seviyordu. Bayan Jeon'u da seviyordu ama Bay Jeon'un yeri esmerde bambaşkaydı.
Yüzünde koruduğu tebessüm ile karşısındaki aile tablosunu izliyordu esmer. Bir zamanlar onların yanındaydı ve mutluydu ama şimdi yanlarında değildi. Bunun sorumlusu olarak ise bir tek kendini görüyordu. Görmemesi gerektiği halde...
Bay Jeon önce dizleri üzerine çökerek oğlunun tam önünde durdu. Bir şeyler söyledi ama Taehyung onlara uzak olduğu için duymadı. Sonra Bay Jeon'un güldüğünü gördü. Esmer bakışlarını hemen sandalyedeki bedene çevirdi. Çünkü Bay Jeon ne zaman gülse onun Jeongguk'u da aynı şekilde karşılık verirdi. Biliyordu ama gördüğü ifadesiz yüz artık bir şeylerin değiştiğinin bir göstergesiydi.
Taehyung, yüzündeki tebessümün silindiğini hissettiğinde Bay Jeon'un ayağa kalktığını gördü. Ayaktaki adam her ne kadar belli etmese de oğlunun ifadesizliğinden rahatsızdı. Yüzünde küçülen tebessümü bunu gösteriyordu. Yine de sandalyedeki bedenin bir zamanlar kırmızıdan vazgeçmeyen ama şimdi kahverengi ve uzamış olan saç tutarlarını karıştırdı. Daha sonra ise eğilip oğlunun zayıf bedenini kucağına aldı.
Taehyung bir an durdu. Bay Jeon'un kucağındaki bedeni arabaya yerleştirmesini izledi. Sonra da Bayan Jeon'un tekerlekli sandalyeyi katlayarak bagaja koymasını.
Karşısında olan olayları inceledi sessizce. Sonra zihninde bir yerde sanki bir patlama olmuş gibi bir anda bir düşünce belirdi. Gözlerinin nemlenmesini artık önleyemedi ve dudaklarından tek bir soru gibi ama soru olmayan bir mırıltı çıktı.
"Yürüyemiyor mu...?"
Esmer beden kendi sesini bile kendi duyamazken gözlerini arabanın arka tarafında oturan ve camdan yan profili görünen güzel insana çevirdi.
"Nasıl?" dedi yine sessizce. "Nasıl olabilir ki?" diye yine sessiz bir mırıltı bıraktı. Tam o anda ise izlediği yan profil kendi tarafına döndü ve dolu gözleriyle buluştu ela gözler ama bu çok kısa sürmüştü. Çünkü Taehyung ne yapacağını bilemeyerek hızlıca kafasını geri çekti ve gizlendiği duvara sırtını yaslayarak kafasını sert olabilecek şekilde duvara vurdu.
Esmer, sırtını yaslandığı duvardan ayırmadı ve kısa süre sonra duyduğu uzaklaşan araba sesiyle bekledi. Gittiklerini biliyordu. Bu yüzden bakmadı bir daha.
Sırtının duvara sürtünmesini umursamadan bedenini aşağıya kaydırdı. Aynı zamanda da gözünden yanağına doğru bir damla yaş süzüldü. Yere çöktüğünde gözünden akan yaşlar arttı ve bir de boğazına dizilen hıçkırıklar eklendi onlara. Yüzünü elleri arasına alarak orada dakikalarca yalnız başına ağladı esmer. Birileri yoktu. Olsa da bir şeyi değiştirmez, yine ağlardı.
Çünkü o yıllar önce kaybettiği bedeni bulmuştu ama bunun mutluluğunu bile yaşayamıyordu.
---
Kısa ve geç kalan bir bölüm 😕
Bu ficin bölümleri zaten kısa kısa olacak. En fazla 1.5k kelime falan olur. Bu yüzden daha sık bölüm atmaya çalışacağım.
Yayımda olan 2 kitabım daha var ve ben hiçbirine düzenli olarak bölüm yayınlamıyorum ama merak etmeyin. Bir düzene sokucam kendimi😙
Ve son olarak, umarım bu bölümde Taenin duygularını aktarabilmişimdir. Pek emin değilim ama neyse
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Only Then | TAEKOOK
Fanfiction"Hayatımı mahvettin Kim Taehyung..." Başlangıç tarihi: 18.07.2022 Bitiş tarihi: 26.11.2022 - Düzyazı -