1. BÖLÜM-LEVLA RESTAURANT

293 13 10
                                    

"Kendimi bunun için mi yoracağım ben?"

"Kalbimi bunun için mi kıracağım ben?" diyordu Nil Karaibrahimgil.

Arabada son seste dinlediği şarkıyı daha şarkı bitmeden tekrar başa aldı, Sezgi.

"Sezgi," dedim yetmez mi dercesine.

"Sus, Lal." dedi titreyen bir sesle. Sabır dilercesine derin bir nefes aldım. Şarkının sesini biraz kıstım.

Bakışlarımı yağmurlu havaya çevirdim. "Önce ona sormalıydın." dedim düz bir sesle. Sezgi, histerik bir kahkaha attı. "Ne deseydim? 'Merih, ben duydum ki konser gecesi keyfin yerindeymiş. Duyduklarım doğru mu?' mu deseydim? Aldatıp aldatmadığını ona nasıl sorabilirim Lal!" dedi öfke içeren bir alayla.

Omuz silktim. "Sana tepki vermekte haklı. Konser gecesi sen de onunlaydın."

Sezgi, başını iki yana salladı. "Bütün gece değil. Merih sahneden indikten sonra eve geldim. Annemler misafirlerimiz olduğunu söylemişti. Merih'e görüşürüz bile demedim." dedi ve derin bir nefes aldı. Ardından yoldaki bakışlarını kısa bir anlığına bana çevirdi. "Ayrıca şu çocuğu bana savunmayı keser misin?!" dedi kaşlarını çatarak.

Onun aksine kaşlarımı kaldırdım. "Savunmak?" dedim ve güldüm.

"Sana sadece doğrusunu bilmeden hareket etme demeye çalışıyorum. Eğer sana ihanet ettiyse tabii ki tepkim bu olmaz." dedim ve daha fazla kendimi açıklama gereği duymadım.

O da daha fazla konuşmak istememiş olacak ki, radyonun sesini tekrar yükseltti.

Dakikalarca konuşmadık.

Sahibi olduğum ve çalıştığım restaurantın önüne geldiğimizde arabayı durdurdu, Sezgi.

"Sen ne yapacaksın?" dedim kapıyı açarken. "Bilmiyorum." dedi. "Merih'le yüzleşmem gerekiyor ama duyacaklarıma hazır değilim, Lal. Seninle gelsem olur mu? Yardım ederim ve biraz kafamı toparlarım." dedi gülümsemeye çalışarak. Kaçıyordu. Düşüncelerinden, hislerinden. Bunu her ne kadar onaylamasam da onu yanlız bırakmak istemedim ve başımı salladım.

Ben restauranta girip akşamki randevuların yazdığı defteri kontrol etmeye başladığımda Sezgi, arabasını park edip yanıma gelmişti.

"Akşam için boşta sadece 2 masamız var....Anlıyorum beyefendi ama kesinleşmeden....bakın ben size şöyle yardımcı olayım; saat 10 gibi burada olursanız kalkan masalardan birine sizi yerleştirebilirim." diyerek yanıma yaklaştı, organizasyon ve rezervasyon işleriyle ilgilenen Bengü.

Ona selam verip Sezgi'ye döndüm. "Müşterilerle ilgilenmek yerine bir masaya otur ve ne istiyorsan sipariş et." dedim elimdeki kalemle masaları işaret ederek. "Ben sana kafa dağıtmak istiyorum diyorum sen bana otur da iyice düşün diyorsun." dedi Sezgi kaşlarını çatarak.

Omuz silktim. "İşlere yardım edersen seni dışarıya yollarım." dediğimde 'hadi be oradan!' dercesine alayla güldü. Bengü'ye döndüm. "Sezgi Hanıma arabasına kadar eşlik et." dedim ciddiyetle.

Bengü az önce kapattığı telefonu elime uzatarak onayladı. Sezgi, göz devirdi. "Aman iyi be! Bari oyalanacağım bir şey bul bana." dedi. "Tamam, geç masaya." dediğimde Bengü, "Ben ne yapayım Lal hanım?" diye sordu neşeli bir sesle. Her seferinde bu ses tonunu nasıl tutturduğu hakkında bir fikrim yoktu. Aslında sanırım zorla neşeli konuşuyordu. Yoksa bir insanın durmadan neşeli konuşması imkansız değil miy-

"Lal Hanım?" dedi Bengü, düşüncelerimi dağıtarak. Anlaşılan yine dikkat eksikliği yaşamıştım.

"Sezgi hanıma limonlu bir tatlı yaptır. Önce onu masasına götür." dedim ve az önce Bengü'nün elime verdiği telefonun çaldığını duyunca onların yanından uzaklaştım.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin