7. BÖLÜM- YAMAN'IN EVİ

99 10 6
                                    


Eskimek ne güzel eksilmedikçe...
Nâzım Hikmet

Yastığımın kılıfından gelen deterjan kokusunu içime çekebilmek için yastığıma sarıldığım sırada kulağıma aşina olduğum bir melodinin sesi dolmuştu. Yastığı kulaklarıma bastırdığımda aynı melodi birkaç kez daha tekrar etti ve böylece uykum bedenimi yavaşça terk etti.

Uykumun bölünmesinden hiç haz etmesem de zamanımı uyuyarak geçirmeyi de sevmezdim. Bu yüzden uyandığımda fazla şikayet etmezdim.

Gözlerimi açtığımda birkaç saniye sesin kaynağını kavrayamadım. Bu yüzden ses tekrar edecek mi diye bekledim.

Etti. Kapı zilim, kaçıncı olduğundan emin olmadığım kez çaldı.

Derin bir nefes verdim.

Yataktan çıkıp kapıya giderken gece mavisi, saten geceliğimin aynı renkteki sabahlığını giyindim. 'Sabahın bu saatinde her kim kapımı defalarca çalıyorsa, umarım ki geçerli bir nedeni vardır' dedim içimden.

Kapıyı açtığımda kimi görmeyi bekliyordum bilmiyorum ama her neyden korktuysa suratındaki rengi kaybeden Sezgi'yi görmeyi keskinlikle beklemiyordum.

"Kulakların sağır mı senin, Lal? Çok şükür iyisin." diyerek neredeyse üstüme atladı, Sezgi. Boynumdaki kolları nefes almama engel olsa da, "Ne oldu, Sezgi?" dedim bir şey anlamadığımı belirten bir sesle. Sezgi, geriye çekildi. "Saatlerdir sana ulaşamıyorum. Hiçbirimiz ulaşamıyoruz!" dedi öfke ve endişe içeren bir tavırla.

Kaşlarım aşağıya doğru hareketlendi. "Saatlerdir derken? Sabahın körü zaten, Sezgi. Ayrıca ulaşamıyoruz ne demek? Fırat niye beni arıyor?" dedim kapıyı kapatırken.

Sezgi, 'sen ciddi misin' dercesine bakışlarını yüzümde gezdirdi. "Saat üç buçuğu geçti, Lal." dedi ve ekledi. "Öğleden sonra olan." diyerek salona doğru ilerledi.

Yutkundum. Dağılmış saçlarımın arasından sol elimi geçirdim. O kadar saat uyumuş olabilirdim evet, bu sıklıkla yaşadığım bir durumdu. Ama sadece birkaç gün uykusuz gezdiğim günlerin ardından uzun saatler uyurdum. Şu an bu kadar uyuduğuma fazlasıyla şaşırmıştım.

'Peki Sezgi niye bu kadar korkmuş, Lal? Uzun uykularına alışık, sana ulaşamadığında seni hiçbir zaman bu kadar rahatsız etmez.' diyen iç sesime omuz silkerek cevap verdim. 'Bilmiyorum.' dedim içimden.

O sırada sokaktan geçen bir arabanın ani fren sesini duyarak düşüncelerimden sıyrıldım.

Ben yerimde sıçrarken Sezgi, "Hah, geldiler sanırım." diyerek pencereden aşağıya baktı ve her kimi gördüyse, "Evet, gelmişler." dedi kendini doğrulayarak.

Sezgi'ye sormak yerine pencereye doğru ilerledim ve hafifçe aşağı eğilerek arabanın sahibine baktım.

Görüş açıma ilk giren kişi Uygar'dı.

Dudaklarımı oynatarak sessiz bir küfür ettim. Onları tamamen unutmuştum.

Hafifçe sağa baktığımda Ilgaz Kaya'nın anlayamadığım bir duygu içeren bakışlarına maruz kaldım.

Dilimle dudaklarımı ıslattığımda Ilgaz Kaya, az önce indiği arabasının kapısını kapatarak bakışlarını benden çekti.

Evimin önünde ne işleri vardı? Ilgaz Kaya'yı evimde görmek istemiyordum. Onu buraya sokmak istemiyordum. Benimle konuşacağı ne varsa arayabilir veya beni başka bir yere çağırabilirdi.

Sert bir nefes verdim. Sezgi'ye bakmadan evin kapısına ilerlediğimde Sezgi, beni kolumdan tutarak durdurdu.

Bunun nedenini biliyordum, Ilgaz Kaya'nın nereden çıktığını sorgulayacaktı. Barıştığımızı neden ondan sakladığımı sorgulayacaktı. Gerçi, Ilgaz Kaya'nın geçmişimdeki yerini tam anlamıyla bilmiyordu. Sadece onunla ciddi bir küslük yaşayıp birbirimizin hayatından çıktığımızı biliyordu. Oynadığımız alkolsüz shot oyunlarından birinde kısaca anlatmak zorunda kalmıştım.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin