12. BÖLÜM - MÂLİKANE

65 9 5
                                    

Ilgaz Kaya'yı görerek ceketinin düğmesini ilikleyen adam sayısı bir elimin parmak sayısından fazlaydı.

Ona tuzak kurmaya çalışan Dinçerler'in adamlarıydı bunlar. Ilgaz Kaya'ya saygısızlık yapmaktan çekinen bir düzine adamla mı girişmişlerdi bu işe?

Karahan'dan destek almasalardı, Ilgaz Kaya'nın karşısında değil yanında olurlardı.

"Lâl, abimler eve gidin demişti. Burada ne işimiz var?" dedi, Hilal. Neden fısıldadığını anlayamamıştım.

"Bir dakika, Hilal." dedim ve ıssız sokağın başında, park hâline getirdiğim arabamın motorunu durdurdum.

Sol tarafta ve birkaç metre ötemde girişi bulunan Dinçerler'in Mâlikanesi, Ilgaz Kaya ve Uygar'ı bahçesine kabul etmek üzereydi.

Ilgaz Kaya, Uygar'ın arabayı kilitleyip yanına gelmesini bekliyordu.

Bu sırada adamlar Ilgaz Kaya'ya bir şey demiş, Ilgaz Kaya ise yanıtsız kalmıştı.

Ne dediklerini tabii ki de anlayamamıştım!

Uygar ise arabayı kilitlemiş, arkasına da birkaç takım elbiseli adam almıştı.

Adamlar bize lazım derken ona pek kulak asmamıştım ama düşününce böyle bir yere tek başlarına gelmelerinin aptallık olduğuna ben de inanmıştım.

Onu bekleyen dostunun yanına gelen Uygar; Ilgaz Kaya ile birlikte mâlikanenin geniş kapısından içeriye doğru girerken kolunu hafifçe geriye almış ve muhtemelen arabada giydiği ceketinin de, koluyla aynı yöne hareket etmesine neden olmuştu.

Bu hareketi bilerek yapmıştı.

Pantolonu ve gömleğinin arasına sabitlenmiş, fişeğinin 9×19 olduğunu düşündüğüm şarjörlü tabancasının kabzasını, bariz bir hareketle adamlara göstermişti.

Birkaç adam, bu harekete karşılık veremedikleri için önlerinde bağladıkları ellerini sıkılaştırmışlardı.

Saygı her zaman sevgi içermiyordu.

Ilgaz Kaya o kadar rahat görünüyordu ki, düşmanı olduğunu yeni öğrendiği adama öfke bile beslemiyordu sanki.

Öyleyse buraya neden gelmişti?

Sıkılmaya başlamıştım. Kafamdaki soru işaretlerinden birini yanıtlamadan, başka bir tanesiyle karşılaşıyordum.

Gömleğinin yakalarını tek bir hamleyle düzelttiğinde bıçak sıyrıklarının artık artık canını yakmadığını düşündüm.

Ya da çok iyi rol yapıyordu. Sonuçta; benim yanımdayken gerçek Ilgaz Kaya'yı göstermiyordu.

'Düşmanlarına da gösterecek değil ya, Lâl!' dedi iç sesim.

Sağ elimle hafifçe kafama vurdum.

"Onu ben de düşünebiliyorum, gerizekalı!" diye fısıldadığımda Hilal, "Bir şey demedim ki." dedi ve varlığını bana hatırlattı.

Kısa bir süre ona bakıp tekrar mâlikaneye döndüğümde, Ilgaz Kaya'nın gözden kaybolduğunu gördüm.

İçeriye girmişlerdi.

Tekrar Hilal'e döndüm. "Kendi kendime konuşuyordum." diyerek ona hakaret etmediğimi belirttiğimde Hilal, kendi kendime konuşmamı garipsemiş olacak ki güldü.

Omuz silktim.

"Daha ne kadar arabada duracağız?" dedi, Hilal sıkıntıyla.

Bilmiyordum.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin