2. BÖLÜM- SUSKUNLAR BARI

126 10 14
                                    

"Hayır, filme boş boş bakan ben olsam anlarım. Aldatılan benim sonuçta öyle değil mi? Sana noluyor? LAL BANA BİR CEVAP MI VERSEN ARTIK?!" diye cümlelerinin sonuna doğru sesini yükselten Sezgi ile yerimde sıçradım.

Ilgaz Kaya restaurantımdaki yemeğine başlamak üzereyken masadan kalkan Uygar, orada daha fazla duramayacağımı anlamamı sağlayarak onun ardından restauranttan ayrılmama neden olmuştu. Markete uğrayıp atıştırmalık bir şeyler aldıktan sonra Sezgi'nin evine gelmiştim.

İzlemeyi sevmediğim, aslında tercih etmediğim ama izlediğimde ekranın önünden ayrılmak istemediğim filmlerden birini açmıştık yine.

Bu sefer farklı olan, filmin hiçbir sahnesini hatırlamıyor olmamdı.

İzlemiştim ama anladığım söylenemezd-

"Lal! Ne oldu anlat artık! Geldiğinden beri tek laf etmedin. Aldığın hiçbir şeyden yemedin. Endişeleniyorum."

Sezgi, ellerimi narince tuttu. Ona baktığımda, yüzündeki endişe dolu tebessümü gördüm.

"Bir şeyim yok." dedim ve geçiştirmek istercesine bittiğini bakınca fark ettiğim filme döndüm.

Siyah ekranla karşılaştığımda, "Kendimi iyi hissetmiyorum sadece. Dert etme, sen iyi ol canım." diyerek Sezgi'ye döndüm ve getirdiğim sıcak çikolatayla dolu kupayı ellerimin arasına aldım.

Sezgi, göz devirdi. "Aynen, Lal. Ben de seni hiç tanımıyorum ya, yedim o yüzden bunu." dedi ve elini orta sehpaya vurdu.

"Anlat, neyin var anlat!" dedi sinirle.

Omuz silktim. Ilgaz Kaya'dan bahsetsem, işin içinden çıkamazdım. Ben bile onun adını ilk duyduğumda onu hatırlamadıysam, en son ben 18 yaşındayken gördüğü Ilgaz Kaya'yı Sezgi hiç hatırlamazdı.

O yüzden, "Fırat'la konuştum." dedim bir bakıma doğruyu söyleyerek. Bunun tek yanlış yanı, Fırat'la olan konuşmamın beklediğimden kat kat iyi geçmesiydi.

Benimle aynı anda sıcak çikolatasından bir yudum alan Sezgi, içtiği yudumun boğazına kaçmasıyla bir süre öksürdü.

Tepki vermeden öksürüğünün geçmesini bekledim. Sıcak çikolatamı yarılamıştım, o ayrı meseleydi.

Kendini topladığında, "Ne? Neden bu kadar streslisin? Ters bir şey söylemiş olamaz." dedi ve böylece kaşlarımı çattım.

"Olamaz deme. Öyle de olabilirdi, buna benim tavrım etki ediyor sadece. Her neyse, Sezgi. Fırat'la uzun zaman sonra konuşmuş olmayı garipsedim sadece ve bu gece işle ilgili birkaç sorun çıktı. Kafam dolu anlayacağın." dedim ve kupayı sehpaya bırakıp ayaklandım.

Sezgi, "Merih," dediğinde durdum. "Ne yapıyordur acaba şimdi?" diye eklediğinde Sezgi'nin kollarını tutup onu koltuktan kaldırdım.

"Onu bilemem güzel kızım. Ama açıkçası umurumda da değil. Çünkü bu gece bütün negatif enerjilerden kurtulacağız." diyerek onu onun odasındaki dolabın önüne getirdim.

"Hiçbir yere gitmiyorum. Daha çikolata kaşıklayacaktım!" diye sitemle konuştuğunda güldüm.

Merih'e olan hisleri Merih'in onu aldatmadığını ona o kadar net söylüyordu ki Sezgi, aldatıldığını kabullenemiyordu. Ama şakaya vursa bile içten içe şüpheye düştüğünü, canının yandığını biliyordum.

"Başka zamana artık!" diyerek dolaptan bulduğum beyaz, mini, uzun kollu ve dar olan bir elbiseyi Sezgi'ye uzattım.

Bu elbiseyi ona çok yakıştırıyordum.

Kendisi de bunu bildiğinden hızla elbiseyi elimden alarak yanımdan uzaklaştı.

Dolaptan kendime bir şeyler baktım. Siyah, beyaz, kırmızı, lacivert gibi bir çok rengi kendime yakıştırsam da gözlerim koyu yeşil ve Sezgi'nin elbisesi gibi kısa, dar ama kolsuz olan elbiseyi görür görmez o elbisede karar kıldı.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin