5. BÖLÜM-DENİZ KENARI

103 10 3
                                    

Bu sefer telefonum dışında hiçbir şeyimi yanıma almamıştım.

Bir çanta olayı daha yaşamaya gerek yoktu.

Müziğin ritmine uyarak o kadar çok dans etmiştim ki, birkaç saniye aralıklarla saç diplerimden boynuma akan teri hissedebiliyordum.

Tanımadığım bir el tarafından elin sahibine doğru çekildiğimde gördüğüm yüzle küçük bir kahkaha attım.

"Yine karşılaştık, ha?" diye sordu Erdem. Bu sefer ondan uzaklaşmadım. Ellerini belime yerleştirdiğinde şimdi müziğin ritmine beraber uyum sağlıyorduk.

"Tesadüf?" dedim sorarcasına. Ardından güldüm. "Ah, yoksa birileri beni takip mi etmiş?" diye ekledim. Etmediğine emindim, o ayrı mesele.

Erdem, sırıtarak bir elini belimden çekti ve yanımızdan geçen bar garsonunu durdurarak garsonun elindeki tepsiden alkollü bir içecek aldı.

"Takip demeyelim biz ona. Girdiğin ortamda seni fark etmemek mümkün mü, Tuğçe?" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

Elindeki bardağı 'içer misin?' dercesine bana uzattığında, "Geçen sefer de alkol kullanmadığımı söylemiştim." diyerek reddettim.

Bardağı kafasına dikti. Geçen garsonlardan birinin tepsisine koydu. "Beni başından savmak için öyle dediğini sanmıştım." dedi beni biraz daha kendine çekerek.

Sırıttım. "Sen," dedim ve kulağına yaklaştım. Nefesini tuttuğunu hissetmiştim. "Başımdan savmam gereken bir adamsın zaten, yanlış mıyım?" dedim ve gözlerimi etrafta gezdirirken Ilgaz Kaya'nın mekana giriş yaptığını gördüm. Bakışları bana dönene kadar onu izlemiştim. Döndüğünde ise başımı Erdem'in omzuna yaslayarak onun, "Kesinlikle öyleyim." cevabını duyarak kıkırdamıştım. Erdem'in ellerinin baskısı daha da arttığında istemsizce başımı kaldırarak derin bir nefes almış ve bana yaklaşan Uygar'ı görerek kaşlarımı çatmıştım.

Uygar, onu gördüğümü anladığında eliyle 'gel' işareti yaparak beni yanına çağırdı ve anlamlandıramadığım sert bakışlarını üzerimden çekerek üst kattaki localara doğru ilerledi.

Omuz silkmeye çalıştığımda omzum, Erdem'in çenesine çarparak bana onun varlığını hatırlattı ve hafifçe geri çekilmeme neden oldu.

"Benim gitmem gerekiyor." diye dudak büzdüğümde, bakışlarını yüzümde gezdirdi. Boynundaki ellerimi kollarına indirdim.

"Numaranı versene." dediğinde, göz devirdim. "Eğer şansın yaver giderse yine karşılaşırız. Baksana, bu mekan bizi buluşturmaya fazlasıyla hevesli." dedim ve tamamen geri çekilerek onun temasından kurtuldum. Gülümsedi.

"Hem artık seni başımdan savmam gereken dakikalara girdik." dedim ve onun yanından geçerek dans eden kalabalığın arasından yukarıya, localara doğru ilerledim.

Erdem'in mekandan çıktığını göz ucuyla görmüştüm.

Dün gece saatlerimi geçirdiğim locaya girmeden önce nefeslendim. Azalan müziğin sesi, baş ağrımı hafifletmişti.

Kapıdaki takım elbiseli 2 adamın arasından onların yüzüne bakmadan geçerek locaya girdim.

Kapanan kapının ardından koltukta oturan ikiliye döndüm.

"İyi akşamlar, beyler." diyerek karşılarına oturduğumda dün geceki gibi bakışlarını bende değil dans eden kalabalıkta tutan Ilgaz Kaya, beni şaşırtarak kahvenin en koyusu olduğunu düşündüğüm gözlerini bana çevirdi. Afallamam gerekiyordu belki...

Ama bu sefer bakışlarını ona çevirmeyen bendim. Afallayan o olmalıydı.

"Lafı baştan açıp konuşmayı uzatmayacağım, Lal." diyerek afallamadığını, belki de umursamadığını belirtti, Ilgaz Kaya.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin