6. BÖLÜM-ASANSÖR

90 10 7
                                    

"Sana kırgın." dedi Uygar, evdeki sessizliği bozarak. Başımı salladım. "Biliyorum." dedim, üzgün olması gereken ama fazlasıyla umursamaz bir tavırla. Ilgaz Kaya'nın bakışlarını yine üzerimde hissetmiştim. Uygar, ayağa kalkarak evinin mutfağına doğru ilerledi. "Sana ihtiyacı olduğunun da farkında." diye devam etti. Bu sefer başım, iki yana sallandı. "Sadece, bana ihtiyacı olduğunu düşünüyor." dedim ve koltuğa yasladığım başımı yan çevirerek tavana sabitlediğim bakışlarımı Ilgaz Kaya'ya çevirdim.

Sağ ayak bileğini sol dizinin üstüne koyarak arkasına yaslanmış, şüpheci olduğunu düşündüğüm bakışlarını bana sabitlemişti.

Ona bakarken sessizliğimi korudum. Önüne dönmesini bekledim. Benimle konuşmayacağını düşündüm.

Yanılmıştım.

Eliyle çenesini sıvazladı.

Ve bana şunu söyledi;

"Nasılsın, Lal?" dediğinde yavaşça nefesimi verdim. Uygar, mutfaktaydı. Hilal ise Uygar'ın evinde ona ayrılmış bir odada uyuyordu. Bayıldıktan sonra Hilal'i Uygar'ın evine getirerek onunla burada ilgilenmişti, Ilgaz Kaya. Odadan çıktığında Hilal'in biraz dinleneceğini söylemişti.

Şimdi buradaydık. Ve 8 yıl sonra karşılaştığımız ve ben onun kim olduğunu anladığım ilk andan beri, ilk defa yalnız kalmıştık. Bu yüzden sorduğu soru, hafifçe tebessüm etmeme neden olmuştu sanırım.

"Dikkatini bana ver." uyarısıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Düşüncelere daldığım ortamları kontrol edebilmem gerekiyordu artık. Ya da içimden konuşmayı bırakmam gerekiyordu. Bilmiyordum, tek istediğim odaklanabilmekti. Sahi, odaklanmak için uğraşıyor muydum?

Ilgaz Kaya'nın sıkıntılı bir nefes verdiğini duyarak dudaklarımı ısırdım. Yine onu bekletmiştim anlaşılan.

"İyiyim." dedim yine de. Kaşlarını kaldırdı. "Sen nasılsın?" diye devam ettiğimde omuz silkti. "Kötü değilim." dedi.

"İyi misin peki?" dediğimde gözlerinde kısa bir afallama yakaladım. Ama yanlızca birkaç saniye sürmüştü. "Dürüst olmak gerekirse," dedi ve az önce çenesinde olan eliyle ensesini kaşıdı.

Niye bu kadar tedirgindi? Bilmiyordum.

"İyi değilim." diye ekledi. Konuşmama izin vermeden devam etti. "Yorgunum, o yüzden." dedi kısık sesiyle.

Yanaklarımı şişirdim. "Hilal uyanana kadar sen de uyu istersen." dedim onu baştan aşağı süzerek.

Güldü.

Yüzünde mutluluktan daha çok alaylı bir ifade oluşmuştu.

"Uzun süredir yorgunum, Lal. Fiziksel olduğunu sanmıyorum." dediğinde onun da benimle benzer hisleri paylaştığını anladım.

"Büyümüşsün." diyerek konuyu değiştirdiğimde yine güldü ama bu sefer yüzünde samimi bir ifade yakalamıştım.

"Büyüdüm, Lal. Birçok şeyi anladım, çoğu şeyden pişman oldum, onlardan ders çıkarttım...Tanınan bir insan oldum, küçükken hayal ettiğim paranın kat kat fazlası elime geçti." dedi ve parmağını şıklattı. "Ama..." dedi gözünü yavaşça kırparak. "Ne kadar para harcasam da, ne kadar akıllı davransam da kardeşimi o bok çukurundan çıkartamadım."

Duygusuz sesiyle kurmuştu bu cümleyi. Bu cümleyi defalarca kendisine söylediğini düşünmeme neden olmuştu bu duygusuzluğu.

"Kendini mi suçluyorsun?" dediğimde yutkundu. "Birçok konuda." dedi, elinin cebine gittiğini hissetmiştim.

Herkesin kendini rahatlatmak için bir yöntemi vardı anlaşılan.

Kimi yemek yapar, kimi şarkı söyler, kimi de yürüyüşe çıkardı.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin