⚠️Bölümdeki fal sahnesi çok önemli olduğu için diğer fal sahnesinden ayırdım. Fal sahnelerini sindire sindire okulanızı öneririm. Zira en büyük spoiler 8.Bölümün parçaları içine gizli 😉⚠️•DEVRİM•
Güneş odama sızarken beni uyandıran sesin Yağız olmaması bir parça şaşırtmıştı. Bir kız sesiydi ve evin içinde olmadığını biliyordum. Nerede olduğunu gözüm kapalı olduğu için olsa gerek göremiyordum. Dediği şeyi bile algılayabildiğimi sanmıyordum. Sağıma dönüp uykuma devam etmek istediğimde kızın sesi gürleşmişti.
"Efsun abla! Efsun abla!"
Duyduğum isimle beynimle gözüm aynı anda açılmıştı. "Yanığa buz koyma," diyerek kalktım yataktan. Bunu neden dediğimi bile anlamamıştım. Dilim nasıl dönmüştü, şaşılacak şeydi ki yatakta neden oturduğumu bile algılayamıyordum. Sesin sahibi kız bağırmaya devam ediyordu. Yüzümü buruşturarak yerimden kalkıp camı açtım.
"Efsun ablanız yerin yedi kat dibine girsin! Ne?" diye cırlayan camını benimle aynı anda açmış olan Efsun'du. Beni gördüğünde selam verir gibi hafifçe başını sallayıp kıza dönmüştü. Camı tutan elinde sargı vardı. Kremi sürmüştü demek ki. "Ne bağırıyorsun sabahın körü?"
Küçük kız sanki her an gitmesi gerek gibi hareket halindeydi. "Melek abla dedi ki 'Mırtıvlar gelmiş, çabuk evine çağırsın, geliyorum.'"
Kızın söylediğiyle Efsun derin bir nefes alıp çığlık atmıştı. "Çi?(Ne?) Nerede?" Yüzü sanki gece geç vakte kadar hazırlık yapıp, elini yakan o deli değilmiş gibi aydınlanmıştı. "Bir yere ayrılmasın, geliyorum ha!"
Efsun camı kapattığında küçük çocuk koşarak uzaklaşmıştı. Hiçbir şey anlamamıştım ki kapım açıldı. Yağız beni uyanık gördüğü için bir şey demeden kapıyı kapatıp gitti. Geri uyuyamayacağım için sinirle camı kapatıp odamdan çıktım. Salondaki koltukta oturur vaziyette saçlarını karıştıran Banu'ya denk geldim. ''Mırtıv ne?''
Banu tek gözünü açıp bana baktı. "Bir siktirin gidin ya!" diyerek elini sporcu atletine atıp göğüs kısmını çekiştirdi. Ayağa kalkıp beni itip banyoya yol aldı.
Ardından gidip saçını çekmeyi düşündüysem de vazgeçip mutfağa geçtim. Sabah sabah Banu'nun tırnaklarını üzerimde istemiyordum. Mutfağa girer girmez yüzüme sıcak bir koku atınca şaşırmıştım. Ocaktaki çaydanlıktan duman çıkıyor, tezgâhın üstü tabak tabak doldurulmuş kahvaltılıklarla taşıyordu. ''İşte beni böyle sabahlara uyandıracaksınız oğlum. Kim hazırladı bunu?'' diye seslendim gelişine. Açık buzdolabının kapağı kapandığında kimliksiz kızı görmüştüm. Elindeki yumurtaları tezgâha bıraktı. Başını hafifçe salladı selam verir gibi.
Kızın sabah erkenden kalkıp hazırlık yaptığını anlamıştım. Şaşırdım tabii. "Hepsini sen mi hazırladın?" diye sordum bir tabakta dilimlenmiş salatalıktan alıp ağzıma atarken.
"Evet, abi," dedi çekmeceden tava almak için eğilirken. Tavayı aldığı gibi kalkamadı. Tezgâha tutunarak doğrulduğunda canının yandığını anlamıştım.
Elindeki tavayı alıp ocağın üzerine koydum. "Uyandırsaydın birini, yardım etseydi sana. Bu halde ne diye yoruyorsun kendini?"
"Yok abi," dedi yumurtaya uzanacakken ondan evvel davranıp aldım.
"Geç bakayım geriye. Şimdi sana şov yapacağım."
Kız bir iki adım geri giderken fısıldadı. "Abi elini yıkasaydın. Ben hallederim."
Sırf kızın gönlü olsun diye bulaşık deterjanıyla elimi yıkadım. Yoksa 'Bizimkiler elimin kirine kurban olsunlar,' der geçerdim.
Tavaya yağ döküp yumurtaları kırdım. Baharatları sırayla üzerinden geçirirken sordum. "Mırtıv ne? Önemli biri mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK ÇİÇEĞİ
Aktuelle LiteraturVan'ın İran sınırındaki bir köyüne Şebeke isimli yapılanmayı kurutmak üzere gönderilen 6 asker. Görev aslında basittir. Paravan bir operasyon düzenle, Şebeke'yle ilişkisi olan herkesi tespit et, Şebeke'ye sız ve onu parçalayarak yok et. Bunları yapm...