•|SORGU 26.2|•

430 44 157
                                    

Bölümde ismi geçen doktorlarımız 'Seni Niye Özledim Böyle?' kitabıma aittir. (En eski karakterlerimden 🥲)

🔗🔗🔗🔗🔗

•MİTHAT•

Gerginlik bir gün olsaydı; bu yıl, bu ay, bugün neyse o derdim. Tedirginlik bir zaman olsaydı; şu saat, şu dakika, şu saniye neyse o derdim.

Banu'nun evinde, Banu'nun salonunda, Banu'nun babasının karşısında dikiliyordum. Yüzbaşı ile karşı karşıyaydım.

Yüzbaşı Yücel Soydan tekli koltukta oturmuş, elleriyle koltuğun kolçaklarını sahiplenici bir hareketle tutmuş, beni izliyordu. Ben ise her an selam durmam gerekecekmiş gibi esas duruşla karşısındaydım işte. Otursam oturamıyor, gitsem gidemiyordum.

"Rahat!" dediği anda emri alıp rahat ol pozisyonuna geçmiş, ellerimi arkamda birleştirmiştim.

Yüzbaşı'nın direkt suratına bakamayacağımdan dimdik karşı duvara bakıyordum. Buna rağmen gözünü benden ayırmadığını görebiliyordum. Kolunu kaldırıp saate baktığını gördüm. "İznin henüz bitmemiş Yaman. Rahat dediğimde rahatça karşıma geçip oturmanı beklerim."

Gözüm bir an Yüzbaşıya kaydı. Ciddi olup olmadığını görmek istedim. Ama kahretsin ki bu adam hep ciddi bakıyordu. Ardımdaki ellerimi çözdüm önce. Bacaklarımı hafiften birleştirdim. Tepki vermeyeceğine emin olunca geri geri gidip en yakınımdaki koltuğu kontrol ederek oturdum. Dikenin üzerine otursam daha rahat olurdum sanırım. Dik duruşumu bozmamaya çalışıyordum. Ellerimi dizlerimin üzerine koydum.

"Şimdi konuş bakalım," dedi Yüzbaşı arkasına yaslanırken. Kollarını kolçaklardan çekmemişti. Tüm koltuğa hükmetmek ister gibi duruyordu böyle. Tıpkı rapor yazarken önündeki sehpaya dirseklerini dayayan kızı gibi. Sanırım Banu bu özelliğini Yüzbaşı'ndan almıştı.

İnsanın hangi özelliğini kimden aldığını bilmesi güzel bir şey olmalıydı.

Konuşmaya girmek için öksürerek boğazımı temizledim ilk. Yüzbaşı ile ilk defa konuşacaktım. Ona ne söylemem gerekti?

"Konuşmak için fazla mı hantalsın? Yoksa direkt sormam mı gerek asker?"

Hantal değildim. Ama bunu ona nasıl söyleyecektim? Karşımda Yüzbaşı'm mı vardı? Banu'nun babası mı? Hangisiyle konuşabilirdim ki?

"Bana burada ne aradığını anlatmanı bekliyorum Mithat Yaman. Mümkünse önümüzdeki iki dakika içinde."

"Ben..." dedim. Sesim istediğim netlikte olmayınca ayar vermek için bir kez daha öksürdüm. "Ben kızınızı bıra..."

"Kızım?" diye sordu aniden.

Başka çocuğu olmadığını biliyordum. Bu yüzden kızı dediğimde kimden bahsettiğimi anlamıştı. Sanırım hitabımı sorguluyordu. "Banu Komutanım," dedim nabız ölçmek ister gibi. Devam etmemi belli edercesine başını hareketlendi. "Komutanımı eve bırakmak istemiştim. O yüzd..."

"Neredeydi Komutanın?" diye sordu ansızın.

"Hastanede," dedim dürüstçe. Orada olduğunu Banu zaten söylemişti.

"Sen orada ne arıyordun?"

Siktir! Oraya kızıyla onun evinden gitmiştik. "Feride Hanım'ın sancıları tutunca onu..."

"Nerede gördün Feride'yi?"

Bu sohbet değildi. Sorgudaydım. "Buradaydı."

"Sen burada ne arıyordun?"

MELEK ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin