•YAĞIZ•
Ev boşaltıldığından beri neredeyse bir saat geçmiş, Nazende'den ses gelmemişti. Eğer odasından çıkarsa, ondan teyzesiyle konuşup, eve davet etmesini isteyecektim. Banu biraz rahatsız gibi durduğunu ama derdinin ne olduğunu anlamadığını söylemiş, gitmişti. Elimdeki en güçlü olasılık Tolga'nın şüphesiydi. Konuştuklarımızı duymuş olabilirdi.
Şayet konuşulanları duyduysa neyi ne kadar bildiğini öğrenmem gerekecekti. Nazende elimizde tutmamız gereken bir koz iken bize karşı kullanılacak bir koz haline gelmemeliydi.
Beklemekten sıkılmış, bir sigara daha yakacakken üst katın demir kapısının sesini duymuş, Nazende'nin aşağı ineceğini anlamıştım. Çıkardığım dalı pakete koyarken oturduğum kanepeden kalkmıştım. Nazende görünmeden sesini duymuştum. "Buyur Cevher abi?"
Cevher?
Doğrudan mutfağa girmişti Nazende. "Yok estağfurullah. Bilmiyorum ki herkes çıkmış galiba." Telefonun sesini hoparlöre aldığında mutfağın kapısına yaslanmıştım. Kahvaltı tabaklarını buzdolabına yerleştirirken henüz beni fark etmemiş olmalıydı.
"Olsalardı da açmazlardı aramamı Nazende," diyen ses gerçekten de Cevher'e aitti. Nazende'yi neden aramıştı? "Gözden uzak gönülden de uzak olur derler, bilirsin sen. Aynen öyle benim bu haysiyetsizlerle ilişkim. Yan yanayken hepsi kankam. Uzaklaşınca bir yamuluyorlar. Ulan Devrim İleri bile şekil değiştiriyor."
Nazende'nin bardakları sudan geçirirken gülümsediğini görmüştüm. İş yaparken eli yine hızlıydı. "Deme öyle abi. Bence hepsi seni seviyor. İşleri vardır."
"Sevgi bir şey değil Nazende kankam. İnsan sevdiğini de göstermeli. Yoksa herkes Yağız gibi put olur."
Cevher tek tek hepimizden yakınmaya başladığında şaşkınlıkla dinlemeye devam etmiştim. Nazende mutfaktaki işini hızlıca halletmiş, akşam yemeğine girişmeye başlamıştı. Cevher ise susmak bir yana uzun zamandır görüşmediği bir arkadaşına der yanar gibi konuşmaya devam ediyordu. Nazende ise garipsemiyor, ona cevap veriyordu. Konuşmalarını bölmemek için beni hiç fark etmeyen kıza görünmeden salona geri dönmüştüm. Yemeği ocağa bırakmış olacak ki bu defa üst kata çıkmıştı Nazende. İnince onunla konuşmak için bekledim. Elinde bir sepet, sepetin içinde yine hoparlördeki telefonda sesi duyulan Cevher vardı. Çamaşırlarla banyoya geçen Nazende bu kez Cevher'in İlhan'ı alışveriş merkezinde nasıl gördüğünü, bunu Banu'ya anlatamadığı için neler çektiğini dinliyordu.
Kolumdaki saate baktığımda neredeyse bir saat buçuk olduğunu görmüştüm. Cevher gerçekten telefonlarını açmamamızı hak ediyordu. Nazende kimseyi kırmadığı gibi onu da kırmıyor, ne anlatsa dinliyordu. Telefonumu çıkarıp Cevher'e mesaj attım. "Kapat telefonu."
Nazende ile konuşması kesintiye bile uğramadan bana cevap yazmıştı.
Cevher: "Ağzım çalışırken, elim boş durmuyor kardeşim. İşine bak sen. Önemli biriyle konuşuyorum."
Yağız: "Nazende ile işim var, kapat."
Cevher: "Evde misin lan sen? Bizi mi dinliyorsun?"
Cevap vermek yerine evin demir kapısını açıp kapattım Nazende içeriye birinin girdiğini anlasın diye. Cevher'e veda edip kapattı. Banyonun kapısından başını uzatıp kapıya baktı. Beni görünce gülümseyerek başını eğmişti. "Yemek hazır olmak üzere."
"Yemek için gelmedim." Salona doğru geçmesi için elimle odayı gösterdiğimde anlamış geçmiş ama kapı ağzından ileriye gitmemişti. "Teyzenin evinden apar topar çıktık, ayıp olmuştur. Buraya davet edelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK ÇİÇEĞİ
General FictionVan'ın İran sınırındaki bir köyüne Şebeke isimli yapılanmayı kurutmak üzere gönderilen 6 asker. Görev aslında basittir. Paravan bir operasyon düzenle, Şebeke'yle ilişkisi olan herkesi tespit et, Şebeke'ye sız ve onu parçalayarak yok et. Bunları yapm...