•|SORGU 25.1|•

446 48 132
                                    

•DEVRİM•

"Koçum," dedim Seyfi'nin omzunu hafifçe sıkıp. "Sen benim dediğimi yap. Bak bakayım pişman oluyor musun?"

"Ama abi..." diye mırın kırın edecek oldu.

Tavadan kaldırdığım omletin bir kısmını tabağına bıraktım. "Aması maması yok." Tabağını işaret ettim gözümle. "Ye şunu. Siktir ol git Sude'yi ara."

Konu Sude olunca süt dökmüş kediye dönmesi asabımı bozuyordu bir yerde. Bu koçun elini masaya vurması gerekti artık. "Bir defa da resti sen çek ulan. Sude'ye 'O yüzük o parmaktan bir daha çıkarsa ben de parmağımı koparıyorum lan!' de bakayım."

Bir tırstı gariban. "Abi ben niye parmağımı koparıyorum ki?"

Hiç beklemediği anda Seyfi'nin ensesine patlattım bir tane. "Kızın mı parmağı kopsun lan?"

"Yok abi," dedi masaya doğru meylederken. "Kopacaksa benimki kopsun," diye mırıldandı ensesini ovuştururken. Sert mi vurmuştum? "Ben şeyden... Hani tehdit gibi şey dersem... Ters teper sanki abi."

Sude'nin onu tepmesinden nasıl da korkuyordu gariban. Kurbanlık gibi bir anasının rüzgarına kapılıyor bir Sude'nin tokadını yiyordu. Kendi başına karar almaktan ödü kopuyordu koca herifin. Benden büyüktü lan bu!

"Rest çekeceksin!" diye direttim. "Sude şaşıp kalacak bu defa."

Zaten bir mantıktır tutturulmuştu bu evde. Herkes mantığın suyuna ekmek banıp damla olsun kaçırmamaya çalışıyordu. Hep akıl hep akıl olur muydu? Bir yerde tekmeyi koyup ayağa kalkacaktı insan! Yürek mi yemiş lan bu diyeceklerdi ardından. Varını yoğunu ortaya koyacaktın inadına!

"İyi de abi..." diyecekken kestim sözünü.

"Abi diyorsan tamam da diyeceksin koç!" Kahvaltı masasında bizimle oturan, varlığı yok denecek kadar silik kalan kızı sohbete davet etmek için kullandım bu fırsatı. "Değil mi Nazende?" Masadan kaldırdı kara gözlerini. "Biraz da Sude yaşasın kaybetme korkusunu. Sokaktan mı bulduk biz bu bebeyi? Vara yoğa atarlanmasınlar öyle."

Omuzlarını kaldırıp indirdi bilmem der gibi. Ben bu kızın tatlı tatlı konuşmalarını, sessiz sessiz gülmelerini özlemiştim. Yağız normal davranın dedi diye tabağını gelişine doldurmuştum yine. Sonra fazlalıkları ucundan tırtıklamaya başlamıştım ki o da yesindi. Aynı tabaktan yemeyi bile özlemiştim.

Bir de başını sürekli indirmese, bir söz edip konuşsa keyfime diyecek olmayacaktı.

Konuşsun diye sandalyemi yan çevirdim ona doğru. "Hadi bize kız gözüyle cevap ver abim." Severdi kızlar yorum yapmaları. Bir adam akıllı konuşsa kıracaktık bu suskunlukları. "Hani diyelim ki senin bir nişanlın varmış. Nişanlının ailesi demiş ki aynı evde yaşarız. Boşta da evleri var bunların. Sen o boş eve geçmek istemişsin. Tartışma çıkmış, huy edinmişsin diye yüzük atmışsın sen de." Özetle Seyfi'nin Sude'yle durumu buydu. "Nişanlın ne yapsa aranızdaki buzlar erirdi?"

Yine bilmem der gibi omuzlarını kaldırıp indirdi. Bana konuşması lazımdı. Seyfi'ye işaret çaktım kendini acındırsın diye. "Evet Nazende bacı," diye atladı. Gözümü kapayıp açtım devamını getirsin diye. "Bir akıl ver hele. Evim barkım dağılacak benim. Sude'siz sokakta kalacağım."

Seyfi de iyi abartmıştı. Yine de vicdana güzel oynamıştı koç!

Allah'tan bizim kara kız kimseye kıyamazdı. Kırık da olsa boldu gönlü, kırmadı bizi. Konuşmaya başladı minik minik. "Ben yüzük atmazdım ki abi."

Konuştu diye sandalyesinden tutup kendime çekerek sarılacak oldum. Kolum havaya kalktı da Banu'nun gitmeden evvel yaptığı uyarıyı hatırladım. Nazende istemedikçe temas etmeyecektik.

MELEK ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin