•MELEK•
Efsun'un evinden ayrıldığım gibi koşarak eve varmıştım. Neyseki babamı birkaç komşu lafa tutmuş şekilde bulmuştum. Ben gelene dek bir yere gitmesine mani olmuşlardı. Onlara teşekkür edip babamı eve sokmuştum. Bana hava almaya gideceğini söylemişti. Nefes nefese olduğum için birkaç dakika cevap verememiş sonra birlikte hava almaya çıkabileceğimizi söylemiş, ret yemiştim. Biraz önce gezmek isteyen adam şimdi yorgun olduğunu söylemişti.
İlacını verip onu yatağa yatırdım. Bu sayede kendini toparlayana dek uyuyacaktı. Uykuya daldığına emin oluncaya dek odasının etrafında gidip gelmiştim. Nihayet rahata erdiğine kanaat getirdiğimde içeriden bir yerden telefonumun sesini duydum. En son nereye bıraktığımı hatırlayamadığım için sesi takip edip buldum. Aramayı açtım hemen. "Alo?"
"Alo, Melek," diyen sesi hemen tanımıştım. Tolga'ydı.
"Tolga?"
"Benim," dedi. Ardından ekledi. "Nasılsın?"
Gayet normal bir soruydu. Yine de şaşırdım. Sanırım direkt şaşırdığım şey beni aramasıydı. "İyi," dedim tereddütle. "Neden?"
"Neden mi?" Güldüğünü hissettim sesinden. "Ben de iyiyim. Sorduğun için teşekkür ederim."
Gözümü kapatıp sıktım bir saniyeliğine. "Tabii sen de nasılsın, iyisin ama kusura bakmazsan ben beni aramana şaşırdım da. Aklımdan milyon soru geçiyor. Hepsi de problemli sonuçlara çıkıyor. Bir şey olmadı değil mi?"
"Sakin ol öncelikle. Kötü bir şey yok. Her şey yolunda."
Bir parça rahatlamıştım şimdi. "O zaman niye aradın?"
"Bunun bu kadar sorgulanacak bir eylem olacağını düşünmemiştim."
"Hayır," dedim hemen. "Sorgulamıyorum." Elimi burun kemerime atıp sıktım. Mutfaktaydım. Konuşurken buraya gelmiş olmalıydım. "Ben sadece..." Bir sandalye çekip oturdum. "Babamı yine kaybediyorum sanıp Efsun'dan eve koşmak zorunda kaldım. Kafam karman çorman. Üzerine sen arayınca..."
"Her şey yolunda mı?" diye sordu nefes aralığı verdiğim sırada. "Neredesin? Yanına gelebilirim."
"Hayır, hayır," dedim elimi ortalığa sallayarak. "Babam evde. Sorun yok. İyiyiz. Ben evham yaptım sadece." Ekledim hemen. "Sağ ol yine de."
"Sesin yorgun geliyor. İyi olduğuna emin misin?"
Biraz başım ağrıyordu. Kendi kendine geçmesini bekliyordum şimdilik. Onun dışında iyiydim. "İyiyim. Hareketli bir gündü."
"Biraz dinlen," dedi kısa bir sessizlikten önce. Ben o sırada boşaltmayı unuttuğum için bana göz kırpan bulaşık makinesini görmüştü. "Melek gerçekten biraz dinlenmen gerek. Fazlasıyla yorucu bir süreç. Yalnız başına idare ediyorsun. Kendini daha da yorma."
"İdare edebiliyor muyum?" dedim gülerek. Sanırım kendime sormuştum. Saçmalamamak için sorumu değiştirdim. "Neden aradığını söylemiş miydin?"
"İdare edebiliyorsun Melek," dedi geçiştirmeye çalıştığım soruya cevap olarak. "Çok iyi gidiyorsun. Çabanı küçümseme. Ve kesinlikle dinleneceğin bir aralık bırak kendini." O görmese de dediğine gülümsedim. Keşke göründüğüm kadar başarılı hissedebilseydim. "Yağız'ın önereceği doktora babanın daha evvel yapılmış tahlillerini atmak istersin diye düşünmüştüm."
"Evet," diye atıldım hemen. "Çok iyi olur. Hepsini saklıyorum ben."
"Müsait olduğunda atarsın bana. Hallederiz o halde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK ÇİÇEĞİ
Ficción GeneralVan'ın İran sınırındaki bir köyüne Şebeke isimli yapılanmayı kurutmak üzere gönderilen 6 asker. Görev aslında basittir. Paravan bir operasyon düzenle, Şebeke'yle ilişkisi olan herkesi tespit et, Şebeke'ye sız ve onu parçalayarak yok et. Bunları yapm...