9

449 35 21
                                    

denizlervederinler bir ileti paylaştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

denizlervederinler bir ileti paylaştı.

Bana unutmayı anlat severken...

Boşalan dördüncü kupayı da masama bıraktım.
Sigara ve alkol yasaktı bana. Ben de kahveyi onların yerine tüketiyordum. İçemediğim sigaranın acısını kahveden çıkarıyordum. İkinci kupadan sonra midemi bulandırsa da.

Kafeinin birçok zararı vardı fakat karaciğer dostuydu. Mide, bağırsak ve pankreas kanserini önleyici etkisi vardı. Benim kanserime nasıl bir etkisi vardı bilmiyordum ama elbette ki fazla tükettiğim için zararı yoksa bile oluyordur.

Onun mesajını cevapladıktan sonra birkaç gündür aksattığım arkadaşlarımın mesaj kutusuna girdim tek tek. Çoğu nerede olduğumu soruyordu.

Endişelenmeyin, yaşıyorum henüz.

Mesaj kutumda tanımadığım birinden mesaj vardı. Nude atmıştı. Altına da okumadan geçtiğim türde birkaç mesaj.

Cidden bir insan neden böyle absürt bir şey yapardı ki?.. İğrençlerdi ve böyleleri olduğu sürece dünya iğrenç bir yer olmaya devam edecekti.

Hiçbir şey yazmadan tek tuşla polise bildirdim. Sitenin ortağı henüz fark etmemişti anlaşılan. Bazen ben de ona yardım ediyordum. Uğraşmamak adına polisi devreye katan bir kod yazmış ve bunu tek tuşa bağlamıştım.

Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Bu mesajı gönderip dmimden sildim iğrenç mahlukatı.

Hadi bakalım, bundan sonra da aynı şeyi yapmaya devam et.

Mesaj kutumdaki diğer kişilerle sohbet etmeye devam ettim. Birkaçıyla güldüm, birkaçıyla üzüldüm, birkaçına ağladım.

Çokça dua ettim hepsi için.

Hepsi pırlanta gibiydi.

Kötü olan birinin mesaj kutumda işi olmazdı zaten.

Çok güzellerdi, değerli ve en önemlisi iyilerdi. Hiçbiri bu dünyada, bu çağda yaşamayı hak etmiyordu. Elimden geldiğince onlara maddi manevi destek oluyordum. Maddi kısmını onlar bilmese de.

Ölmeden birilerine iyi gelmek, gittiğimde güzel hayatları olsun istiyordum.

Dünya kötü bir yerdi ama yine de bazı yerlerde güzel yemeklerin piştiği evler, komşuluk ilişkilerinin devam ettiği bölgeler, piknik yapılan bahçeler ve ibadet edilen camiler, kiliseler, tapınaklar vardı.

İnançsız biri olmaktansa bir yaratıcıya inanmak daha iyiydi. Yanlışa inansa bile.

Çünkü inançsız kişi kimseden korkmazdı.

Mesaj kutumda cevaplanmamış mesaj kalmadığında penceremden dışarı baktım. Üzerime rastgele bir şort ve tişört giyip çantamı alarak aşağı indim. Hiçbir zaman ne giydiğimi önemseyen biri olmamıştım. Ne giyersem giyeyim yakışacağını düşünüyordum. Çünkü herkese yakışırdı her şey.

Kitap okuyan anneme dışarı çıkacağımı söyleyip şoförden arabayı kullanmasını rica ettim.

Arabanın ön kısmına geçip çalışanımız Mehmet amcayla birkaç kelam edip camımı açtım ve yolu seyre koyuldum.

Kanserden birkaç aya ölecek olsanız ne yapardınız?

Çok mu ağlardınız?..

Ben çok ağladım. Ama bu beni iyileştirmedi, daha çok hasta etti. Ağlamaktan vazgeçtim.

Dibine kadar mı yaşardınız?..

Hayatın dibi bazen bir şeylerin çivisiydi. Çiviyi çoğu zaman çıkarmıştım ama elimde olan çekiç ellerimi yaralamıştı.

Aslında dünya iki günlük ömrün var diye hiçbir zaman acımazdı sana.

Olması gereken buydu, böyle yaşanılırdı herhalde.

Ya da, ben tam olarak ne yapılır bilmiyordum ya. Sadece canım ne istiyorsa onu yapıyordum o an. Ama genelde bu telefonda vakit geçirmek, ev ve kumsal arasında mekik dokumak, arabaya binip camından elini sarkıtarak rüzgara dokunmak, saçlarının rengini değiştirmek ve müdavimi olduğum birkaç kafe, restorana gitmekti.

Çoğu zaman başka ülkeler, bambaşka şehirler keşfetmek istemiştim. Bunu istediğimde hastalığım izin vermemiş, izin verdiği zamanlar ise canım istememişti.

Kabullenmiştim.

Çünkü başka nasıl yaşanılır bilmiyordum.

Şimdiye kadar çocuktum. Çoğu şeyi doğru düzgün anlamıyordum bile.

Ama biraz büyüdüğümü hissettiğimde kanser oldum. Ben on altımda bir kanser oldum, bütün çocukluğum buna ağladı.

Çocukken hiç arkadaşım olmamıştı. Çünkü Albatu'ların küçük prensesi çoğu şeyden sakınılarak büyümüştü. Kötü çocuklara rastlar diye arkadaş edinmesine izin verilmemiş, okulda sorun çıkar diye evden özel derslerle eğitilmiş, başına bir şey gelir diye evinin bahçesinden dışarı bakıcısı olmadan adım atılmasına izin verilmemişti.

Beni her şeyden sakınmışlardı.

İyiliğim için. Ama belki de aslında üzerime bu kadar titredikleri için başıma bu gelmişti.

Bu yüzden her şeyi, herkesi korkarak sevin. Çok sevmenin bile zararı var.

Ama işte işin sonunda özgürdüm. Hayatımın son birkaç ayını istediğim gibi yaşamama izin vermişlerdi.

Dışarıyı bilmediğimi hesaba katmamışlardı.

Şimdi bana ölmeden önce yapılacaklar listesi yapın derseniz birkaç şey eklerim belki. Hatta gördüğüm hayatlardan, izlediğim videolardan böyle yaşanılırmış diye koca bir liste de yapabilirim.

Ama listeye ömrüm yetmez.

Dizlerim tutmaz.

Dışarı adım atmaya korkan çocukluğum elimi bırakmaz.

Bak dışarda canavarlar var, derinlere gidersen seni yutacak bir deniz var. İnsanları öldüren insanlar, dokunursan tüylerini yutabileceğin kediler, başını okşarsan elini ısırabilecek köpekler var.

Bak dışarda tehlike var. Sen sarayında otur prenses.

Hem, kim bilir belki prensin gelir de sarkıttığın saçlarından tırmanır. Seni evinden çıkarır, sarayın dışındaki hayal ettiğin cennete götürür.

Prensesin saçları yok ve saray çok yüksek.
Prens prenses kim bilmiyor ve kendisi dışarda ama, o da cennete hiç gitmemiş.

Bir Kansere Ölmem | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin