4

135 17 1
                                    

"Ezik!" Alissa karşısındaki Polly'e keyifle bağırırken Polly asabi bir şekilde masanın üstündeki bira dolu plastik bardağı alıp kafasına dikti.

Beer pong oynuyorduk.

Saatler ilerledikçe ve hava karardıkça bizim de içmemiz artmıştı. Ayrıca her türlü oyuna katılmıştık diyebilirim. Şimdi ise Polly ile ben, Lenora ve Alissa'ya karşı beer pong oynuyorduk.

"Hadi koçum!" Polly beni gazladığında elimdeki topu isabet alıp bardağın içine attığımda ellerimi kaldırıp ufak bir sevinç dansı yaptım.

"Siktir ama ya." Polly ile ben önde olduğumuz için en çok içen taraf onlardı. Alissa eline bir bardak daha alıp içtiğinde yüzünü buruşturdu.

"Birayla sarhoş oldum gerçekten. Yeter tamam! Siz yendiniz." Diyerek kabullendiğinde Polly ile çak yapıp gülmüştük. Alissa ise Lenora'ya kızıyordu.

"Bara doğru gidelim mi? Çok güzel müzikler çalmaya başladı." Dedi Niall bizi izlerken içtiği içkisiyle bar tarafını işaret ederek.

"Olur. Hem biradan farklı bir şeyler içmek istiyorum." Lenora Niall'ın yanına ilerleyip kolunu onun beline sardı ve beraber ilerlemeye başladılar. Biz de peşlerinden giderken gözlerimin onu aramaması için büyük bir çaba harcadım.

Saatler önce beni denize atarken güzel demişti ama kafamı sudan çıkarır çıkarmaz bana 'ufaklık' diyerek yine sinirimi bozmayı başarmıştı. Sonra zaten gözden kaybolmuşlardı. En son gördüğümde yanlarında üç kız varı ve hepsi birbirinden güzeldi.

Ama Harry bana güzel demişti.

Bara ulaştığımızda kalabalık arasından girerek garsonun beni fark etmesi için el sallayıp kibarca konuştum. Yakışıklı garson beni fark ettiğinde flörtöz tavırla ne istediğimi sormuş, ondan 12 tane shot istememe rağmen bana ikram olarak 16 tane vermişti.

Güzel olmak bu konuda işe yaramıştı en azından.

Kuruduktan sonra altıma giyindiğim mini şortumun cebinden ona para uzatıp dolu tepsiyi kaptım ve kalabalıktan sıyrılıp bizimkilerin yanına gittim.

"Yuh ama!" Alissa şaşırsa da hemen tepsiye uzanarak birinci shotunu atmıştı bile. Dört kız dört tane shot attıktan sonra çalan şarkılarla bedenimi kontrol edemeyip dans etmeye başladım. Dans edemeden durmak zaten benim için zordu, ama içince dans etmek bir başka güzeldi.

Kulağıma Rihanna'nın Don't Stop The Music şarkısının dolmasıyla çığlık atıp zıplamıştım.

Rihanna benim Tanrıçamdı.

Alissa ile aynı anda alışık olduğumuz dans figürlerini yapmaya başladığımızda etrafımızdaki kalabalığın dağıldığını fark ettim. Üniversite partilerimizde dans çılar olarak dikkatleri sıkça üstümüze çekerdik. Hatta bazen koreografi bile hazırlayıp, sanki plansız gibi davranıp, birden toplanıp dans etmeye başlardık. Bazen kendimi High School Musical'da hissetmiyor değildim.

Alissa ile aynı anda birbirlerimize sırtımızı dönüp yavaşça eğilerek aşağı doğru inersen etrafımızdan gelen çığlık sesleri beni gülümsetti. Doğrulurken saçlarımı savurup ellerimi belime indirdim. Kıvrak ve esnek vücudum dans için yaratılmıştı. Dans ederken özgürlüğün nasıl bir his olduğunu her defasında tadıyordum.

Şarkı bittiğinde gülerek Alissa ile birbirimize sarıldık ama sıradaki şarkı bizi hemen yeniden hareketlendirdi. Taki Taki her İspanyol şarkılar gibi hareketli ve eğlenceliydi. Salsa yapar gibi kalçalarımı bir sağa bir sola salladığımda birden bir kol belime sarılıp beni döndürüp bedenine çarptı.

Hestia//h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin