37

238 15 1
                                    

"Neyin var yine Hessy? Benimle neden konuşmuyorsun?" Lenora yatağıma oturup elimi omzuma koyduğumda yan bir şekilde uzandığım için yüzünü göremiyordum.

Neyin var diye sormuştu, kalbim yoktu.

Okul yarı yıl tatiline girmişti ve Noel iki gün sonraydı. Yarın Kanada'ya, babamın yanına uçacaktım. Bir haftadır evdeydim. Dans bile etmemiştim. Yataktan çıkmak bile zor geliyordu. Lenora üzülüyordu evet ama bu seferlik böyle olması gerekiyordu. Rol yapacak halim bile yoktu.

"Regl olacağım. Ondandır." Dedim sırtım ona dönükken. Lenora'nın yanıma uzandığını hissettim. Kaşık pozizyonunda arkamdan sardı beni. Elini karnıma koydu. Sıcak bedeni benim soğuk bedenime sokuldu.

"Bana yalan söyleme lütfen. Mutsuzsun sen. Neden mutsuzsun?" Yalanlardan dolayı.

"Konuşmak istemiyorum." Dedim sadece.

"Bana güvenmiyor musun?" Sana çok güveniyorum. Kendim güvenilecek en son insanken.

"Kendimden çok sana güveniyorum ben. Babamı görünce iyi olacağım, merak etme. Dans, gösteri derken çok yoruldum. Yıprandım. Geçecek." Geçmeyecekti. Geçmiyordu.

"Seni özleyeceğim." İç çekerek konuştu.

"Ben de seni."

Lenora da Noel tatiline İngiltere'ye, annesinin yanına gidiyordu.

Harry stajından dolayı gitmiyordu. Öyle demişti Lenora.

İkimizin uçağı da yarındı. Lenora bana bunu hatırlatarak bavul hazırlamamazı söylemişti. Yataktan kalkıp beraber bavul hazırladık. İngilitere de Kanada da soğuk olduğundan bavulu kazaklarla, kalın eşyalarla doldurduk. Birkaç saat sonra beraber salona geçtik ve Lenora sessizce bize bir animasyon filmi açtı.

"Oliver'ı abime bırakacağım." Demesiyle sadece kafamı salladım.

Sözü bile açılsın istemiyordum.

Ertesi gün havalimanına bizi götüren kişiyle tüm istemediklerim başıma geldi.

Harry Lenora'yı bırakmak için ısrar etmiş, dolasıyla Lenora da bana ısrar etmişti. Onunla beraber taksiye atlayıp gidecektik. Onun uçuşu 12.00'dı, benimki 12.45. Taksi planı Harry yüzünden bozuldu ve onunla araba yolculuğu yaşamak zorunda kaldım. Hiç bakmadım ona, kendimi tuttum. Sadece selam vermiştik birbirimize. Tüm yol camdan dışarı izlemiştim ama bu arabanın içinde yaşadıklarımız aklıma geldiğinden ona bakmasam da zihnimde yine de o vardı.

Havalimanına vardığımızda kontrolden geçip, bavulları teslim ettik. Lenora'nın uçağı daha önce olduğundan kapı yarım saat önceden açıldığı için o benimle ve abisiyle uzun süren vedalaşmanın ardından gitti.

Harry ile ben o gözden kaybolana kadar el salladık.

Lenora gözleri dolu dolu son kez baktı, ikimize de öpücük attı ve gözden kayboldu.

"Ben bekleme alanına gidiyorum. Hoşçakal." Harry'e bakmadan konuşup yerde duran el çantamı aldım ve yürümek için adımımı attım ama kolumdaki el bana mani oldu. Dönüp eline, daha sonra yüzüne baktım. Yeşil gözlerine bakmak beni sakinleştiriyordu. Ama onun gözleriyle sakinleşmek de sinirimi bozuyordu.

Ciddi sorunlarım vardı.

Hep onun yüzünden.

"O kadar hızlı değil güzelim." Demesiyle kaşlarımı kaldırdım.

Pardon?

"Ne?"

"Çocuk oyuncağı falan mı sanıyorsun? Bana aşık olduğunu söylüyorsun, sana hislerimi açıyorum. Senden vazgeçmeyeceğimi söylüyorum. Sen bana bu kadar güzel bakarken kaçıyorsun. Oluyor mu böyle?" Sözleri beni hem sinirlendiriyor hem de heyecanlandırıyordu.

Hestia//h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin