Babamın gözlerine baktığımda onun bana olan sonsuz sevgisini görürdüm. Onu sevmemin sebebi bu değildi, sanki onu sevmek kanıma işlenmişti. Aynı kanı paylaştığımız için de olabilirdi ama anneme karşı hiçbir zaman hissetmemiştim. Annemi tanımıyordum bile, beni bırakıp giden, merak bile etmeyen bir kadındı.
Yalan yok, bazen onu düşünürdüm. Nerede olduğunu ve ne yaptığını merak ederdim. Bunu üzülerek yapmazdım. Onun varlığına hiçbir zaman sevinmemiştim ki, gidişine üzülmezdim. Babam bana gittiğini bile hissettirmemişti. Beni sadece sevmişti. Bir ebeveynden çok, kendi kalbi gibi koruyordu beni. Sonsuza kadar sevecekti.
Harry'nin gözlerine baktığımda onu sonsuza kadar seveceğimi düşünüyordum. Bu düşünce bazen beni korkutuyor, bazen ise sakinleştiriyordu. Eğer bu dünyaya herkes için biri varsa, herkes sadece bir kişiye aşık oluyorsa ben şanslıydım ve onu bulmuştum. Ona duyduğum hisleri tek kelime 'aşk' diyip geçemezdim. Gözlerine baktığımda kalbimin atışını hissediyordum, canlı hissediyordum. Ona bir şey olur diye ödüm kopuyor, onun duygu durumunu paylaşıyordum. Kızgın gözüküyorsa ben de sinirleniyordum ve bu elimde değildi. Onu koruma ve sevme içgüdüsü sanki hep içimde vardı ama onu görünce kendini göstermişti. Sanki ona mühürlenmiştim gibiydim. Sonsuza kadar.
On dakika sonra sonsuz aşkımın doğum günüydü.
Louis bize kapıyı açtığında sessizce içeri girdik. Lenora'nın elinde özenle hazırladığımız pasta vardı. Saat tam 12'ye 6 dakika kala eve girmiştik. Harry odasındaydı ve hiçbir şeyden haberi yoktu. Louis önde olmak üzere arkasından 6 kişi sessizce merdivenlerden çıkmaya başladık. Harry'nin kapısının önünde durduğumuzda Louis bize 'sus' işareti yaparak saatine baktı. Kapının kolunu yavaşça indirdiğinde heyecanla ellerimi bacaklarıma bastırdım. Paul pasta üzerindeki mumları yaktığında Louis içeriye girdi.
"İyi ki doğdun Harry!" Louis bağırdığında hepimiz içeri daldık. Harry çalışma masasındaki ışık yüzünü aydınlatırken elindeki kalemle şaşkınlıkla bakakaldı. Odası masa ışığı dışında karanlıktı, pastanın üzerindeki mumların daha güzel gözükmesini sağlamıştı bu. Hep bir ağızla doğum günü şarkısı söyleyip alkışlarken Harry gülümseyerek ayağa kalktı. Gözleri elinde pasta tutan kardeşinden bana kaydığında gözlerindeki parıltının ruhumu aydınılattığını hissettim.
"İyi ki varsın abiciğim, iyi ki doğmuşsun ve benim abim olmuşsun. Seni çok seviyorum. Dilek tut." Lenora gözleri dolu dolu konuşurken Harry elini kardeşinin yanağına koydu ve mumlara baktı. Gözleri bir saniyelik de olsa bana kaydı ve mumları üfledi.
"Çok teşekkürler çocuklar." Ellerini birleştirerek sevimli bir şekilde konuştuğunda kocaman gülümseden edemedim. Lenora pastayı masayı bırakıp abisine sarıldığında Louis fotoğraf çekiyordu. Harry herkesle teker teker sarılmaya başladığında, kendimi cadılar bayramında kapıda şeker bekleyen çocuklar gibi hissettim. Alissa'ya da sarıldıktan sonra gözleri bana kilitlendi. Lenora ve Louis pasta için konuşurken diğerlerinin de sesini duyabiliyordum ama gözlerim Harry'e kilitlenmişti. Beni kolları arasına aldığında gözlerimi kapatıp göğsüne yaslandım. Eli saçlarımdaydı, hep orada kalsın istedim. Kafamı hafifçe kaldırıp gözlerine baktığımda gülümsemesini izledim. O kadar güzel gülümsüyordu ki bana tek bir kelime bile etmesine gerek yoktu.
"İyi ki doğmuşsun Alaz." Diye fısıldadığımda eli saçlarımı okşadı. Boynuna sarılır gibi yükseldim ve kimsenin bakmadığından emin olup kulağına fısıldadım.
"Seni seviyorum." Bu iki kelimeyi söylediğimde bana öyle bir bakıyordu ki sanki kalplerimiz bir atıyor, birbirine karışıyor gibiydi. Bunu tarif etmemim hiçbir yolu yoktu. Bakışları beni hipnoz ettiğinden zaten beynim kapanıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/318817866-288-k489290.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hestia//h.s
Fiksi PenggemarBilinmeyen Numara: selam Harry Bilinmeyen Numara: hayatımıza hoş geldin