33

208 17 3
                                    

Birini kendinden daha çok sevmek.

Ona zarar gelmesin diye kendine zarar vermek.

Ne olursa olsun buna değdiğini düşünmek.

Elimi sertçe aynaya yaslayıp aynadaki yansımama baktım. Gözlerim kızarık ve şiş duruyordu. Terden alnıma yapışan saçlarım toka olmasına rağmen dağınıktı. Yorgundum. Fiziksel olarak yorgunluğa alışıktım ama ruhsal yorgunluğuma bir türlü alışamıyordum. Pozitif bir insan olduğum söylenemezdi ama neşemi kaybetmem zor olurdu. Mod değişikliklerim sıklıkla olurdu ama tamamen değişmezdi.

Tamamen değişmişti.

Ne kadar çabalarsam çabalayım  kötü hissetmeye engel olamıyordum.

Aşktan nefret etmiştim.

Aşk dolu bir ailenin içinde büyümemiştim. Hatta bir evliliğin meyvesi bile değildim. Annemle babam evli değildi ben olduğumda. Anneme göre hata, babama göre hediyeydim. Anne sevgisi hiç görmemiştim ama buna hiçbir zaman üzülmemiştim. Öyle bir babam vardı ki o benim hem annem hem babam hem arkadaşımdı. Annemle babam aşık değildi, hiç olmamıştı. Aşkı onlardan öğrenmemiştim ama babam öğretmişti aslında. O benim ilk aşkımdı. Küçük kızların babalarına olan aşkı ilk olmaz mıydı zaten? Ama olmuyordu. Babasıyla sıkıntısı olan, babasını sevmeyen çok insan vardı. Böyle bir hayatı düşünemiyordum bile. Babamın sevgisi olmasa ben bir hiçtim.

Yavaş adımlarla dans salonundan çıkıp soyunma odasına girdim ve soyunup kendimi soğuk suyun altında buldum.

Bu aralar zihnim beni yönlendirmiyordu. Bedenim ne yaparsa ona uyuyordum.

Neredeyse aralık ayına gelmiştik. İki haftadır günleri takip edemesem de gösterilerim yaklaştığından tarihe bakıyordum. Sonra yarı yıl tatiline girecektik. Babamın yanına gidecektim.

İki haftadır onunla konuşmuyordum.

Görüyordum ama, çok görüyordum. Her yerdeydi. Evimde, okulda, cafede, her yerde.

Bana sormadı. Neden konuşmuyorsun diye sormadı. Bir kere bile yüzüme bakmadı. Biliyordu, uzak durmamız gerektiğini biliyordu ve anlaşmışız gibi uzak durduk. Konuşmadan anlaştık.

Bana kızgın ya da kırgın olduğunu düşünmüyordum ama aynı ortamda olduğumuzda sessizleştiğini fark ediyordum. Geçen gün Lenora bahçede beni Harry'nin de olduğu grubun yanına sürüklediğinde onunla yan yana oturmak zorunda kalmıştım. Kokusunu içime çekmiştim.

Bazen keşke beni öpmeseydi diye düşünüyordum.

Bağımlı olmuştum ona ben. İnsan sigaraya, alkole, yemeğe ve zararlı maddelere bağımlı olurdu. Ben ise onun kokusuna ve tenine bağımlı olmuştum. Onu tattığım günden beri bağımlısı olmuştum.

Keşke bana dokunmasaydı.

O çok sevdiğim ellerinin bağımlısı olmuştum.

Duştan sonra toparlanıp dışarı çıktığımda kararan havaya baktım. Hava kapalıydı, yağmur yağacak gibi duruyordu. California hep sıcak olsa da aralık ayında bazen yağmur yağar, hava serin olurdu. Motoruma atlayıp eve gittiğimde ilk fark ettiğim sessizlik olmuştu. Evde kimse yoktu. Telefonumu çantamdan çıkartıp Lenora'nın Niall'da olduğunu yazdığı mesajı okudum. Bugün orada kalacağını yazmıştı.

Yalnızdım.

Çantamı odama koyup yatağıma çıkan kedime doğru gittim ve onu okşadım. Bir süre onu sevdiğimde mayışıp uyumuştu. Üstümü değiştirip rahat pijamamı giyindim ve mutfağa ilerledim. Lenora'nın yaptığı tavuk yemeğini ısıtıp tabağımı alarak geniş L koltuğumuza kuruldum ve bir animasyon filmi açtım.

Hestia//h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin