FİRAR
Dudaklarının arasına yerleştirdiği sipsiden bir nefes daha çekti genç adam. Ayaklarının dibinde fokurdayan nargileye dalgınca bakarken, elinde tuttuğu marpucu sağ ayağının üzerine yatırdı. Sol kolunu yan tarafında duran boş tahta sandalyeye uzatarak geriye doğru yaslandı.
Yusuf, bakışlarıyla ateş fırlatacak kadar sinirli olan arkadaşını yola çıktıklarından beri konuşturamamıştı. Dalgın gözlerine bakılırsa mevzu bir gönül yarası olmalıydı. Osman askerden geldiğinden beri gönül işleri konusunda hiç konuşmamış olsalar da Osman'ın babasının dayatması olan amcasının kızıyla zoraki evlilik meselesinden kaçtığını biliyordu. Evdekiler yine üstüne varmış olmalılar diye düşündü Yusuf. Daha kötüsü de olabilir miydi acaba? Acaba bir kıza sevdalandı da babası amca kızı diye diretip oğlanı kara sevdaya mı gark etmişti. Dayanamadı Yusuf. Bir kez daha ağzından laf almak için sordu.
-Hadi anlatsana artık derdini, bu sefer hangi güzele vuruldun. Askere gidip gelince durulmuşsundur dedim ama yine bir kızın gönlünü çaldın galiba. Ulannn!!! yoksa bu sefer aşık mı oldun kıza? De bana hele kimdir dostumun kaşlarını çattıran bu kız, hangi dağın maralıdır?
Yusuf'un konuşmasıyla başını kaldıran Osman sinirle cevap verdi arkadaşına.
-Apır sapır konuşma bilader. Ne kızı, ne maralı? Yok hangi kızın kalbini çaldın falan. Otuza merdiven dayadık artık, onlar gençlikteydi. Bıraktım ben o işleri.
-Eeee derdin ne o zaman koçum? Ne oldu da suratın bu kadar karardı? Eski mevzuları mı açtılar yine evden yoksa. Hatice mi mevzu?
-Offffff!
Bu ofun devamı gelsin, eteğindeki taşları döksün diye bir müddet bekledi Yusuf. Osman konuşmayıp, marpucu ağzına doğru götürürken dayanamadı yine.
-Hadi oğlum anlatsana, öldürmesene insanı meraktan. Derdin ne? Sana böyle derinden of çektiren ne?
-Tamam ya söyleyeceğim ama alay etmek, gülmek yok. Ağzından bu konuyla ilgili tek bir şaka cümlesi geçerse çok fena bozuşuruz ona göre.
-Eyvah be. Sen bir ceylana aşık oldun ve babanı ikna edemedin, kavuşamayacağın içinde kara sevdaya düştün demi? Ya olmaz be dostum vazgeç sen o sevdadan yakma kendini.
-Evet sanırım aşık oldum ama babam karşı falan çıkmadı. Kara sevda masalı uydurma bir tarafından. Hatta babam bunu duysa alnımdan öperdi beni.
-Nasıl ya?
-Askerden geldiğim gün bahçe avlusunda karşımda onu görünce yüreğim hop etti böyle. Önce dedim ki babamlar söyleye söyleye kafama işlediler ondan böyle hissettim dedim. Sonra bu sabah anasının mezarında gözyaşı dökerken kesin olarak anladım ona aşık olduğumu. O ağladıkça benim canım yandı, ciğerim paralandı sanki.
Yusuf, arkadaşının karşısında oturduğu sandalyesinde dikleşmiş, ağzı bir karış açık şekilde gözlerine bakıyordu. Doğru mu duymuştu. Bu herif Hatice'ye mi aşık olmuştu?
-Sen? Hatice'ye mi?
-Bak alay etme sakın. Bu konuda şaka kaldıracak durumda değilim.
-Yok lan oğlum, ne alay edeceğim. Aksine çok sevindim. O kız tam da senin tarafından sevilmeyi hak ediyor, sana layık bir kız o oğlum. Benim yanık Emine'den çok dinledim ben o kızı.
-Senin yanık Emine kim be? Hayırdır benim niye haberim yok bundan?
-Sen yokken he dedim kıza. Sizin konağın karşısında ki Ümmülerin kızı. Biliyorsun ya çocukkenden beri peşimde dolanır. Ben de senin gibi yaşı küçük diye görmezden geliyordum ama büyüyüp serpilip güzelleşince bir baktım bende sevmişim kızı. Boş ver sen bizi anlat hele. Madem evlenmek zorunda olduğun kıza aşık oldun da bu gözlerindeki kızgın ateş ne o zaman?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yadigâr
Historical FictionYüz yıl önce başlamış olsa da hayatları, tıpkı bugünkü gibi yaşadılar acıları, sevinçleri, aşkları. Acılarla yoğrulmuş bir hayatları, ihanetle savaşları, hayata tutunmak için kaçışları, sımsıkı tutundukları bir aşkları, tarihi baştan yazacak umutla...