GİRİTLİ
Ahhh!!!met'in babası,
Hiiii!!!!caza gitmiş
Eeeee!!!şek olmuş
Aaaaa!!!nırıyormuş.
Hatice'nin yüzüne yaptığı mimikler, çıkardığı seslerle söylediği sözlere kırkırdayan minik Emine, tombul kollarını sallıyor, sevinç çığlıkları atıyordu. Dizlerinin üzerine oturttuğu bebeği belinin iki yanından sıkıca tutmuş kendini savuruşlarına engel olmaya çalışan kız, hemen yan tarafında halasının kucağında aynı şekilde oturan minik Melek'e de aynı mimiklerle tekrar söyledi tekerlemeyi.
Bebekler büyümüş, iyice ele avuca gelir olmuş, emeklemeye başlamışlardı. Diş çıkartmaya başlayan minik kızlar iyiden iyiye huysuz birer cadı haline gelmişler, yeni bebekleri kıskanan beş yaşında ki Muzaffer'de sürekli ağlayan, mızmız, huysuz bir şey olup çıkmıştı.
Küçük Melek, halası Huriye'nin ya da babaannesi Hacer Hanım'ın kollarından hiç inmezken, Muzaffer bütün gün babaannesi Feride Hanım'ın, minik Emine'de Hatice'nin boynunda asılı geziyorlardı. Gelinler, bebeklerin pis bezlerinin temizliği, evin temizliği, iftar hazırlığı derken yavrularına yalnızca süt emzirirken annelik yapabiliyorlardı.
İkindi namazı okunmuş, iftar saati yakınlaşmaya başlamıştı. Evin kadınları hep beraber sofra hazırlıkları için ocak başına geçerken, Huriye ile Hatice bebeklere kaynattıkları rezene ve papatya çaylarını içirmişlerdi. Çay etkisini gösterene kadar bebekleri, karşılarında şaklabanlıklar yaparak oyalamaya çalışıyorlardı.
İftar saati yaklaştıkça güneş ışıkları etkisini azaltmaya başlamış, zorlanarak tuttukları oruçtan bütün günü uyuyarak geçiren çocuklar oynamak için sokaklara fırlamışlardı. Muzaffer'in ısrarları ile bebekleri de alıp kapı önüne çıkan genç kızlar gülerek çocukların şen şakrak tekerlemelerini dinliyor, oyunlarını seyrediyorlardı.
İki kız çocuğu sırt sırta vermiş haldeyken iki kollarını da dolamış, sırayla birbirlerini sırtlarına alıyorlar, bir taraftan da bağıra çağıra oyunun tekerlemesini söylüyorlardı.
- Gökte ne var?
- Gök boncuk.
- Yerde ne var?
- Yer boncuk.
- Dalda ne var?
- Elmacık.
- Babanın adı ne?
- Yusufçuk.
- Annenin adı ne?
- Fatmacık.
- Kaldır beni hoppacık.
Kızların oyununu bozmak isteyen bir gurup oğlan çocuğu etraflarında halka olarak başladılar tekerlemeleri söylemeye. Bir yandan tekerlemeyi belli bir ritimde söylerken, bir yandan da sözlere göre yaptıkları halkayı daraltıp, genişletiyorlardı, ellerini çırpıp, ayaklarını yerlere vuruyorlardı.
Ah benim turnam
Yeşil başlı turnam
Otur desem oturur
Kalk desem kalkar
Büzülüncü büzülür
Süzül desem süzülür
Ellerimizle şap şap şap
Ayaklarımızla rap rap rap
Bir sağa, bir sola
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yadigâr
Historical FictionYüz yıl önce başlamış olsa da hayatları, tıpkı bugünkü gibi yaşadılar acıları, sevinçleri, aşkları. Acılarla yoğrulmuş bir hayatları, ihanetle savaşları, hayata tutunmak için kaçışları, sımsıkı tutundukları bir aşkları, tarihi baştan yazacak umutla...