25-Gelin

152 6 0
                                    

GELİN

Birkaç gün içinde nişan ve çeyiz alışverişi yapılmak üzere Bursa'ya gidilmiş, şalvardan, çamaşıra, ayakkabıdan takıya kadar bütün nişanlıklar düzülmüştü. Çarşaflar, örtüler, halılar sahanlar, mangallar, tencereler tüm ev eşyası da çeyiz olarak düzülmüş, eksikler giderilmişti.

Osman, Hatice'nin evlenmekten vazgeçeceğine dair korkuları yüzünden aceleci davranıyordu. Hüzün perisinin içinde hiçbir şeyin ukde kalmaması için çabalıyor, çekinerek beğendiği her şeyi almaya çalışıyordu.

Hatice'ye İstanbul'da lüks düğünlerde gelinlerin giydiği beyaz elbiseyi giydirip, o beyaz dantel duvağı takmasını da istiyordu. Her şeyin en iyisine layıktı onun yâri. Hatice'nin de çok beğeneceğini düşündüğü o beyaz gelinlik elbiseyi almak için Yusuf ile Abdullah'ı da alarak üç dört günlüğüne İstanbul'a gitti genç adam.

Hatice'nin Cemile'yi hatırlamasından korkan Osman, kızdan gizlice gittiği İstanbul'dan beyaz gelinliğin yanı sıra bir sürü de hediyeler aldı yârine. Gelir gelmez babasından müsaade isteyip kızın kafa kağıdını da alarak, ayağının tozuyla Belediyeye gidip henüz zorunlu olmayan resmi nikah işlemlerini de tamamladı. Bildiği ne kadar nikah varsa kıyılmalıydı. İmam nikahı, hükümet nikahı, gönül nikahı hepsi tam hepsi noksansız olmalıydı gonca gülünün.

Mehmet Bey'in evinin bitişiğindeki evlerini özene bezene yerleştirdi Hatice. Amcaları da Yengeleri de canla başla çalışmış, öksüzlüğünü hissettirmemişler, hiçbir konuda boynu bükük bırakmamışlardı genç kızı.

Sözünü de eksiksiz yaptılar nişanını da. Çeyiz asmasını da eğlentiyle yaptılar, gelin hamamını da. Osman bir dediğini iki etmedi Hatice'nin. Gözünün içine sevgiyle bakan bu adama her geçen gün daha çok aşık oldu genç kız. Hele o bembeyaz gelin elbisesini hediye ettiği gün daha çok hissetti, adamın gönlündeki yerini.

Okuyucular konu komşuya, eşe dosta gönderilmiş davet edilmişti. Aslında oğlan evinin davetlilerine okuyucularla gelin teli gönderilirken, bu düğünde kız tarafıyla erkek tarafı hemen hemen bir olunca bütün davetlilere gönderilmişti.

Bursa'dan kına gecesi için ustalar tutuldu. Ustalar kemanları, udları ve defleriyle, kız evi diye Mehmet Bey'in evine gelirken, Davul zurna da Kaya Bey'in evinin önünde çalmaya başlamıştı. Osman'ın sağdıcı Yusuf'tu ve Kaya Bey'in izin vermemesinden korkarak geç saatlerde gelmeleri için çengileri de ayarlamıştı. Oğlan evinin önünde sofralar kurulmuş, günler öncesinden yapılmış düğün çorbaları, etli pilavlar zerdeler ikram ediliyordu.

Kına gecesi vardı bu gece. Hatice'nin anasının yokluğundan dolayı hiç olmasını istemediği eğlence. İçerideki odada yanında Huriye ile beraber hazırlanmış bekliyordu. Beyaz bürümcük kumaştan düğmesiz ve bağcıksız elbisenin üzerine üç eteği ile uzun kollu, sim işli mor cepkenini giymiş, eteğinin üzerine iki ucu işlemeli kuşağını sarmıştı. Ayşe Yengesinin fes üzerine iğne oyaları motiflerini dikerek hazırladığı başlığını açık bıraktığı uzun saçlarının üzerine takmış uzun ve kalın bir demet olarak yapılmış gelin telini de başından ayağına kadar sarkacak şekilde takmıştı. Gözlerine çekilen sürmelerle iyice güzelleşmişti.

Aslında Osman'ın onu bu haliyle görmesini çok istiyordu. Huriye gizlice Refik'le Osman'a haber yollamış kına eğlencesi bittikten sonra gece yarısı evin arkasındaki sahile gelmesini söylemişti. Osman Hatice'nin bu halini mutlaka görmeliydi.

Def çalan ustalardan biri gelini çıkarmak için gelince, kenarları iğne oyasıyla işlenmiş kırmızı duvağını indirdi yüzüne.

Bir kolunda Huriye, bir kolunda tek eliyle def çalan usta kadın, önlerinde yanan mumları taşıyan arkadaşları eşliğinde kadınların toplaştığı salona girdiler. Kaynanası Feride Hanım'ın elini öptükten sonra tek tek bütün misafirlerin elini öptü Hatice.

yadigârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin