MENDİL
Evlerin inşaatları tamamen bitmiş, herkes kendi evlerine yerleşmişti. Onca yıldır kalabalık bir aileyle yaşayan Feride Hanım'ın yanında yalnızca Hasan ve Ayşe kalmıştı. Ahmet'inin acısı ve bir vakitler kızı gibi sevdiği gelininin yokluğu iyice belli etmişti kendini bu evde. Osman sadece geceleri gelir olmuştu iyice. Osman'ı da bir an evvel evlendirip Hatice'yi kanatlarının altına almak, doğacak torunlarla beraber tekrar kalabalık bir aile haline gelmek istiyordu.
Kaya Bey de, çocukları artık evlendirmeleri gerektiğini düşünüyor ama kardeşinin emanetine istemediği bir şeyi yaptırmaktan da çekiniyordu. Feride Hanımla bu konuyu konuşup, Osman'ın kızın kırgın gönlünü almasını istediğini söylemişti.
Feride Hanım, bir taraftan Osman'ı bu konuda sürekli teşvik ederken, bir taraftan da düğün hazırlıklarına başlamıştı. Minik Emine'yi özlediği bahanesiyle sık sık eltisinin evine gidiyor, her gittiğinde de bitişikte Hatice'ye yapılan evin bir eksiğini gideriyordu.
Eltisi Hacer'le elbirliği etmiş, anasız kızın çeyizini, eksiğini tamamlıyorlardı. Anası sağken beraber elleriyle hazırladıkları üç beş çaput çeyizi işgal zamanlarında çıkarılan yangınlarda heba olup gitmişti. Şimdi iki elti gelinleriyle birlikte öksüzlerinin eksiğini ona hissettirmeden gidermenin telaşındaydılar.
Kızın haberi bile yokken, evini temizlemişler, perdelerini diktirmişlerdi. Gelin yatağını hazırlamak için taze yünleri hazırlamış, şilteler ve yorganlar için çarşıdan pamuklar, saten kumaşlar satın almışlardı. Gelinlerin de yardımıyla sedir örtüleri, havluları, hamam takımları, yatak örtüleri işlenmiş, sedir tahtaları ısmarlanmıştı. Halıları, esvapları ,çevreleri ve yemenileri kızın zevkine göre olsun diye hep beraber çıkacakları çeyiz alışverişine bırakmışlardı.
Hatice ile Huriye'nin Osman'la ve Yusuflarla beraber pikniğe gittiğini öğrenince gelinlerle gülüşüp düğün hazırlıklarını hızlandırmaları gerektiğini konuşmuşlardı. Eve döndükten bir saat kadar sonra Osman gelmiş, eve girer girmez heyecanla anasının önünde diz çökmüştü.
-Anam, Hatice affetti beni. Evlenmemize rıza gösterdi. Dediğini yaptım, gönlünü aldım bak. Hadi babama söyle bir an evvel nikahı yapalım artık.
-Dur hele oğul. Emin misin kızı razı ettiğine. Baban yadigârına çok eziyet ettin diye kızgın sana. Kıza sorar bak, he demezse sittinsene nikahlamaz sana ona göre.
-Anam tamam dedi kız. Sen söyler misin babama, yoksa ben evin eşiğine burçak saçıp, ayağını mı kaydırayım.
-Deli oğlan ben söylerim babana ama her şey layıkıyla olacak diyordu baban. Mehmet'den isteriz kızı, söz, nişan, çeyiz, çarşı alışverişi eksiksiz yaparız her âdeti yadigâra diyordu.
-Offf tamam ya ne yapacaksak yapalım da bitsin artık bu işkence.
Feride Hanım kapıdan onları izleyen Ayşe ile birlikte bir taraftan gülerken, bir taraftan da Osman'ın kafasına hafifçe vurdu.
-Sus terbiyesiz ne biçim konuşuyorsun ananın yanında sen öyle.
Akşam eve döndüğünde Kaya Bey'e durum anlatılmış, Mehmet Bey'in evine hayırlı bir iş için ertesi akşam ziyaret edileceği haberi yollanmıştı.
Ertesi akşam çarşıdan aldıkları cevizli lokum kutusu ellerinde kız evine gitmişler, Osman'ı ayıptır diyerek yanlarında götürmemişlerdi. Kaya Bey ve Mehmet Bey yanlarında eşleriyle karşılıklı oturmuş hal hatır sohbetinden sonra esas konuya girdiler.
-Eeee gelelim sebebi ziyaretimize. Sevgili kardeşim, Allah'ın emri, Peygamberin kavli, hazır bulunanların şehadetiyle bu topraklar uğruna şehadet şerbetini içmiş kardeşimizin yadigârı Hatice'yi, can parem Osman'ıma eş olarak istemeye geldik.
-Allah'ın emri başımızın tacıdır. Peygamberin sözü bizim için mühimdir. Allah'ın emri, Peygamberin kavli, hazır bulunanların şehadetiyle kızımız Hatice'yi oğlunuz Osman'a eş olarak verdim. Allah hayırlı eylesin.
Odanın kapısı ardında konuşulanları dinleyen Huriye babasının sözüyle yere koyduğu şerbet tepsisini Hatice'nin eline tutuşturup, açtığı lokum kutusunu eline alarak kızın peşinde büyüklerin olduğu odaya doğru itekledi.
İkramları yaptıktan sonra elindeki tepsi alınan Hatice ilk el öpmek için Kaya amcasının önüne dikildi. Yaşlı adam elini öptürdükten sonra omuzlarından kavradığı kızı alnından öperek bağrına bastı.
-Yadigârım, sana soramadan istedim seni babanın diğer yarısı amcandan ama gönlün razı mı benim sıpaya varmaya. Söyle ki bileyim sana eziyet etmediğimi, zorla oğluma gelin etmediğimi.
Utancından başını eğen kızın çenesinden tutup kaldırdığında bile amcasının gözlerine bakamadı Hatice. Yavaşça kafasını aşağı yukarı sallayan kıza daha kuvvetle sarıldı bu sefer yaşlı adam.
-Şükür Yaradan'ıma. Seni Allah için ne çok sevdiğimi biliyorsun değil mi? Zaten bizim kızımızdın ama şimdi daha çok benim kızım oldun. Seni can paremden daha başka kimselere emanet edemezdim. Bu güne kadar seni biraz üzdü benim tekne kazıntım ama bilirsin mert bir adamdır o. Bundan sonra kaşının üstünde gözün var derse ben varım arkanda bilesin. O can parem olabilir ama sen de benim gözümün nurusun, doyamadığım kardeşimin emanetesin. Yadigârım, Allah mesut etsin kızım. Bir yastıkta kocayasınız inşallah.
Amcasının sözlerini yaslandığı baba bağrında dinleyen genç kız tutamadı gözyaşlarını. İncecik kollarıyla sımsıkı sarıldı artık babası olan baba yarısı amcasının beline.
Odadaki herkesin elini öptükten sonra Ayşe Yengesi sarılırken fısıldadı kulağına.
-Ben sana demedim mi o mendili güzel işle lazım olacak diye. Şimdi sevgili elticiğim kaçarken bile koynundan çıkarmadığın o mendili bana ver de müjde bahşişimi alayım kayıncığımdan. Ayın yıldızın manâsını sen mi dersin sözlüne ben mi anlatayım.
Şerbetler içildikten sonra Yatsı ezanı okunurken kalktı oğlan evi olarak ziyarete gelenler.
Eve vardıklarında heyecanla evi arşınlayan Osman her birinin tek tek yüzlerine bakmış, babasının öpmesi için elini uzatmasıyla yüzü aydınlanmıştı. Kaya Bey Osman'a da sımsıkı sarıldıktan sonra kollarından kavrayıp, gözlerinin içine bakarak konuştu.
-Yadigârım sana emanettir bundan böyle. Gözünden tek bir damla senin yüzünden yere düşerse babalık hakkımı helal etmem sana bilesin. Benim için çok değerlidir Hatice bilirsin. Gözlerinde parlayan ışıktan anlıyorum ki çok şükür artık senin için de değerlidir. Müjden Ayşe Yengendedir. Ayşe! Elindeki müjde değerlidir, pahasını yüksek tutasın kızım.
Osman en son yaşıtı olduğu yengesinin yanına gelince başladı kıvranmaya.
-Yenge! Dile benden ne dilersen, ver hadi müjdemi.
-Henüz karar vermedim sevgili kayıncığım değeri kaç akçedir. Zira mendildeki sırma ay kardeşimin karanlık göğündeki güneştir. Dersen ki o ayın kolları zöhre yıldızından başkasını sarmayacak karşılıksız veririm o zaman yâr kokulu mendilini. Nişan alışverişine gidince küçücük bir hatıra alırsın bana da kabul mü?
-Kabul Yengem ver hadi mendilimi de doya doya çekeyim ciğerime yârin miskini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yadigâr
Ficción históricaYüz yıl önce başlamış olsa da hayatları, tıpkı bugünkü gibi yaşadılar acıları, sevinçleri, aşkları. Acılarla yoğrulmuş bir hayatları, ihanetle savaşları, hayata tutunmak için kaçışları, sımsıkı tutundukları bir aşkları, tarihi baştan yazacak umutla...