4

31K 2.2K 409
                                    

Hoş geldiniz :)

Başlıyoruz.

_

Boynuma giren sancıyla bir elim boynuma giderken yattığım rahat yatakta yan döndüm, gözlerim kısıkça aralanırken derin bir nefes aldım.

Ağzımda hissettiğim kötü tat ile kaşlarımı çatarken huzursuzluk ile yattığım yerden kalkarak odada bulunan küçük banyoya ilerledim.

Gözlerim ışıktan dolayı yanarken avuç içlerimi gözüme bastırıp birkaç dakika duraksadım. Kendime ağırdan gelirken derin bir nefes bırakıp avuçlarımı yüzümden çekip aynaya baktım.

Kızarmış gözlerim, hafif kurumuş kan olan burnum ve dudağımın üstü... 

Yüzüme bak, bir sigara yak... Dolana dolana dumanı.

Avuç içlerime doldurduğum soğuk suyu yüzüme sertçe çarparken gözüm kapalı bir şekilde de diş fırçamı arıyordum, nerede bu ucube, şeytan işi icat ya?

''Ahududu!'' Noris'in bana seslenmesiyle yüzümü buruşturdum.

''Banyodayım!'' ona aynı şekilde karşılık verirken diş macununu fırçama sıkıp dişlerimi fırçalamaya başlamıştım bile.

Noris'ten ses gelmeyince dişlerimi iyice fırçalayarak odadan çıktım. Aşağı inerken burnumu birkaç kere çektim, galiba grip olacaktım.

''Noris?'' Noris'in adını seslendiğimde başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum. Sofrada oturuyordu.

Güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı.

''Gel yemek ye konuşacaklarımız var.'' göz devirdim.

''Boşanıyor muyuz?'' alayla konuşmamla o da gülümsedi.

''Boşanmak için evlenmemiz, evlenmemiz içinde tanışmamız lazım. Otur da tam anlamıyla tanışalım.'' Doğru söylüyordu.

Ben...

Ben bu adamla doğru dürüst şekilde tanışmamıştım.

''Aklıma bile gelmemişti...'' bir eliyle saçını yana attı.

''Gerçi haklısın,'' anlamaz bakışlarla ona baktım.

''Benim karşımda da böyle bir yakışıklı otursa benim de aklıma gelmezdi.'' alayla sırıttım.

''Buse abla hayırdır ya?'' ona Buse abla dememden gıcık kapıyordu, yüzünü asarak:

''Tamam, kapatalım bu konuyu. Ben Noris, Noris Zub!'' kafamı salladım.

''Ben de Ahu Dudu.'' gülümsedi.

''Evet, Ahududu on dokuz yaşında, güzel, bu sene özel yurtdışı eğitimli üniversiteyi kazanmış olan bir genç kadın.'' yanaklarımı şişirdim.

''Ve sen de yarı Rus yarı Koreli olan yirmi altı yaşındaki konsoloslukta çalışan bir lavuksun.'' son dediğim kelimeyle duraksadım.

Siktir!

O ajan dizisini izlemem lazımdı!

''Lavuk?'' anlamını bilmediği için soru sorar şekilde demişti.

''Ne lavuğu? Tavuk dedim! Şu önündeki çıtır tavuktan bana da verir misin?'' Sabah kahvaltısı yapmayı sevmiyordu ama tavuk yemeyi çok seviyordu.

''Al bakalım, öyle olsun.''  Noris bir şey demek istiyor gibi duruyordu.

''Kıvranma, direkt söyle.'' Noris gözlerini kısarak alaycı bir tavır takındı.

''Çok ukalasın, döverim seni.'' bunu ciddi olarak değil de oyun olarak söylediği ses tonundan belliydi.

''Allah Allah!'' sırıttı.

''Kahvaltını yap, hastaneye gideceğiz.'' bakışlarım tekrar onu buldu.

''Tanışmadan hastaneye ne ara kaydık? Hem... Neden?'' nefesim battı.

''Benden bir parça taşıyacaksın.'' boynumu yat yatırıp sırıttım.

''Hastaneden de hamileliğe geldi konu!'' İyice arsızlaşmıştım. 

''Nakil olacaksın.'' kaşlarım çatıldı.

''Ne nakli?'' biraz duraksadı, gözleri yüzümde gezindi. Aklıma gelen şeyle kaşlarım daha çok çatıldı, kurtulma şansım vardı ve Noris bunu öğrenip beni iyileştirecek miydi?

Yüz ifadem değişti benimle birlikte onunda ifadesi de değişti.

Toparlandım, toparlandı.

''Beyin nakli!'' dediği şeyle 'ha' nidası döküldü dudaklarımdan.

''Kızım aşı olacağım neyden bahsediyorsun?'' korkmuştum, bildiğini düşündüm bir an.

''Tamam kahvaltıdan sonra gideceğiz, lavuğunu ye!'' burnumu çektim.

''Lavuk?'' sırıtttı.

''Tavuk.'' 

_

Bölüm sonu 

Yeni kitabımızın kapağını instagram üzerinden paylaştım bxb olacak :)

ig: kubranurmune

19 km uzaklıkta - Yarı Texting✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin