"Ne konuştuğunuzu çabuk anlatıyorsun."
Hyunjin, tekrar gelen Jisung'un üstüne doğru ranzadan atladığında onu halının tam ortasına düşürmüştü. "Çok uzun sürdü. Baksana Changbin ve ben meraktan çatladık burada." Sözü geçen Changbin ise mimik oynamayan surat ifadesiyle yerdeki drama kardeşleri izliyordu.
"Hyunjin kalk üstümden. Aptal mısın sen çocuk?"
"Ya anlatsana. Meraktan öleyim mi şimdi burada? Mezarımı kazmak için mi yapıyorsun bana bunu?"
Ağırlık olarak vücuduna göre hayli kocaman olan arkadaşını üstünden zorlanarak ittiğinde derin bir nefes verdi Jisung.
Hyunjin gerçekten delirmiş bir meraklıydı ve şimdi ona ne diyeceğini şaşırmıştı.
Hiçbir şey normal gitmiyordu ve bir de Lee Minho'ya Hyunjin ile sevgili olduğunu söylemişti. Bunu Hyunjin'e hatta ne ara geldiğini bilmediği Changbin'de dahil söylemesi neredeyse imkansızdı.
Bu yüzden çok stresliydi. Fakat Minho'nun beklemediği anda odaya gelmesi işleri daha kötü yönlere çekebilirdi.
"Hyunjin, Minho'ya seninle sevgili olduğumu söyledim. Changbin bak bu meraklı adamda cidden gözüm yok fakat başımın beladan kurtulması için bunu bugün yapmak zorundaydım."
"Ne dedin sen?" Hyunjin, Changbin'in kucağından kalkıp Jisung'a doğru atılacakken Changbin sevgilisinin belinden sıkıca tutup onun kaçmasına izin vermemişti.
"Sen gerizekalı mısın Jisung?"
Hyunjin sarı saçlarını, akıl hastanesi kaçkınları gibi yukarı doğru çekiştirirken Jisung bu manyak herife karşı gözlerini devirmişti.
"Sanırım ona seninle sevgili olduğumuzu söyleyerek dünyanın en büyük hatasını yaptım. Keşke Changbin'i deseydim."
"Üçlü takıldığımızı söyleyebilirsin." Changbin'in planı diğerlerinde tokat yemiş hissi yaratırken yaramaz bir gülüş bıraktı. "Bana öyle bakmayın ahmaklar. Hem benim dediğim olursa Hyunjin'in rol yapmasına gerek kalmaz."
"Hyunjin'in rol yapmasına gerek yok zaten. Sonuçta Minho sürekli bizim çevremizde olmayacak. Bugünü kurtarsak yeterdi.
"Umarım üvey baban bizden öpüşmemizi istemez. İnan zevkli oyuncaklarım arasında çocukluk arkadaşınla öpüş maddesi yoktu."
"Saçmalama." İlk dakikalara nazaran artık daha iyi hissediyordu fakat Hyunjin'in şom ağzı yüzünden başına iş almaktan korkmuştu. "Seninle öpüşmektense
Lee Minho ile öpüşmeye razı olurum.""O adamla herkes öpüşür zaten, aptal."
Changbin Hyunjin'in belini onu uyarmak istercesine daha sert sıktığından sarışın utanarak inlemişti. "Sözlerine dikkat et fıstığım." Sarı saçları gelişigüzel toplayıp sevgilisinin açıkta kalan ensesini öptü usulca.
"Iyy! İğrençsiniz."
Anlamsız ve gelecekte hiçbir işlerine yaramayacak olan bilgiler hayatlarının tam merkezine oturduğu sırada kapıya birkaç kez vuruldu ve gerçek dünyanın karanlık yüzüne uyandı hepsi.
"Kim o?"
"İçeri gelebilir miyim Jisung?"
Minho'nun sesi tıpkı pimi çekilip odanın tam ortasına atılmış el bombası havası yaratırken Changbin kucağındaki Hyunjin'i nasıl ittiğini hatırlamıyordu bile. Sarışın, adeta yere kapaklandığında Jisung ranzanın en üstünden aşağı inemeden orada kalmıştı.
Minho, içeri ilk girdiğinde dudakları tüylü halıyla bütünleşmiş olan Hyunjin'le göz göze geldi. Sinirli suratı gencin salyalar akıtmasıyla buruşmaya dönüşürken onun hemen arkasındaki kaslı çocuğa vermişti dikkatini.
"Sen de mi Jisung'un arkadaşısın?" O, karşısındaki adamı ilk kez görüyordu fakat herkesin ondan neden etkilendiğini şimdi daha iyi anlamıştı. Yakışıklıydı piç. "Evet."
Çatallı ses tonuna Hyunjin bile şaşırırken Changbin, aptal diyivermişti içinden. "Sizinle daha önce hiç tanışmadığımız için epey şaşırdım. Kusura bakmayın."
"Önemi yok. Sen ne yapıyorsun burada Jisungie?"
Jisung az önce aşağıda ona hesap soran adamla şu anda saçlarını okşayan kişinin aynı olup olmadığını merak ediyordu. Yoksa, kapıyı mı dinlemişti? Nasıl bu kadar değişebildiğine anlam veremediğinden aklı hep en kötü seçeneği dolduruyordu.
Arkadaşlarının burada olduğunu fark ettiğindeyse Minho'nun gülümsemesine karşılık verdi. Yakınları buradaydı ki Minho'nun kötüyü oynama gibi bir hakkı asla yoktu.
Bu yüzden nereye kadar götürebileceğini daha iyi anlamıştı. "Neden geldin?" Minho'nun saçlarında gezen elini yakaladı ve yeterince uzağa götürdü. Temasları zevk veriyordu. Fakat şimdi sırası değildi.
"Arkadaşlarınla birlikte aşağıda oturmaya ne dersin? Hem kaynaşmış oluruz hem de biz yaşlılar yeterince sıkıldık."
Minho Jisung'a sırtını döndüğünde diğerlerinin hayır diyeceklerini umarken onların onay veren sözlerinin ardından uzun süren bir sessizlik olmuştu.
Jisung arkadaşlarına güvenmemesi gerektiğini biliyordu fakat Minho'nun bu kadar farklı hissettirmesi garipti. Bir anda herkesin babası olmuştu sanki.
Adam, tekrar arkasındaki gence baktı. Hiçbir mimik oynamayan yüz ifadesi korkunç ya da ona yakındı.
Kanına işlemiş zehri Jisung'a vermeden önce bunu tüm çevresine yaymaya daha niyetli görünüyordu.Öyle de olacaktı. Jisung aşkı çok yasak bir ilişkide tadacağını bilmeden, bu adamın kucağına atlamak için can atacağının farkında olmadan, ona son kez karşılık vermişti. Fakat zehir belki de çoktan kanına işliyordu.
¤¤¤¤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
step, minsung
Fanfiction|+18| Annemin yeni sevgilisine aşık olduğumu düşünmesi evet hataydı fakat onun sıcacık kucağında zevkten titremekse benim hatamdı.