Han Jisung'un bakış açısından,
Dumanlı göz bebekleri beni öyle bir içine çekiyordu ki gökyüzünün kasveti orada, yani Minho'nun kusursuz yüz hatlarında toplanmış gibiydi.
Onunla nasıl bu hale gelmiştik, nasıl yan yanaydık, hala cevabını bilmesem de durumdan oldukça memnundum aslında.
Birkaç kez annemin aramalarını öfkeyle reddettiğini bile görmüştüm fakat bu hareketiyle cevapsız kalan sorularıma yenilerini eklemişti.
Evden neyi bahane ederek çıkmıştı veya aramalarına cevap vermemesi annemi hiç mi merak ettirmiyordu? İlişkileri onunla aramdaki her şeyden daha büyük bir problemdi sanırım.
Alkol artık kanımın tüm zerresine sızmıştı. İçim adeta kaynıyor, Minho'nun beni nereye götürdüğünü bile sormadan gittiğim bu ani yolculuğun bir an önce son bulmasını istiyordum.
"Sonsuza dek susacak mısın?"
Her zaman cesaretimle övünürdüm fakat onun yanındayken daha farklı bir boyuta evriliyor gibiydi. Yoldan çektiği bakışları bana dönerken yerime sinmek üzereydim neredeyse.
"Eve gidene kadar sessiz ol." Tek eliyle sağa çevirdiği direksiyon götüme girmiş kadar olurken kaşlarımı çatmadan edemedim. "Bizim eve mi gidiyoruz?"
"Sesini kes ufaklık."
Sırtımı arkaya doğru yasladığımda sinirlerim tepeme çıkmıştı. Ben eve gitmek istemiyordum, daha doğrusu annem varken hareketlerim hiç rahat değildi.
Gerçi beni otele götürmesi çok iğrenç bir ithamdı. Bu şıkkı da kafamdan hızla elerken bacaklarımı iki yana ayırdım.
"Ne yapıyorsun?"
"Ne var? Rahat oturmakta mı suç?"
İki bacağımı kendime çektiğim ve altımda etek olduğu için bunu söylediğini biliyordum fakat umursamadım. Amacım ibnelik yapmak değil miydi zaten?
Dişlerini sıktığını yan profilden görebildiğim çene kemiğinden anlamak hiç zor olmamıştı. Bu yüzüme sinsi bir gülümseme eklerken tek eli pürüzsüz bacaklarımı hedefledi hızla.
"Uslu bir çocuk olmadığında başına neler gelebileceğini biliyor musun bebeğim?"
"Biliyorum."
"Ben öyle olduğunu düşünmüyorum." Üst bacağıma sürttüğü parmak uçları iç bacağıma yöneldiğinde tek yaptığım hareketlerini izlemekti. "Sabredemedin bile."
Ustalıkla sıyırdığı iç çamaşırımı kalçamın üstünden geçirirken ben hem arabayı kullanıp hem de nasıl bu kadar profesyonel hareket ettiğini merak ediyordum. Evet, Lee Minho gerçekten akıl almazdı.
Onun koca elleri altında yanan vücudum tekrar ve tekrar ateşe atılırken beni okşamaya başlaması aklımdaki her şeyi toplayıp uçurumdan aşağı atmıştı. O anı unuttum. Ne istediğimi bile unuttum.
Alt dudağımı sessizce emerken gözlerimi bacaklarımın arasından çekmemiştim. "Kolayca ıslandın." Hadi ama bu piçin beni böyle utandırmasına hiç gerek yoktu.
"Senin böyle olmadığını mı düşünüyorsun?"
Kahkaha atmıştı. Ben Minho'nun kahkasında takılı kalırken o, biraz daha deliğimden içeri itti parmaklarını.
Bu kez feci hızlıydı. Bana her sözümü yedirmek istediğini anlatmak için yaptığını biliyordum fakat bundan şikayetçi değildim.
Fazlası bile olurdu. "Ne zaman eve varacağız?" Artık tamamen yola diktiği gözlerini bana çevirmedi bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
step, minsung
Fanfiction|+18| Annemin yeni sevgilisine aşık olduğumu düşünmesi evet hataydı fakat onun sıcacık kucağında zevkten titremekse benim hatamdı.